İlk devresinde ‘’acemiler mangası’’ misali amacı olan ancak bilinci düşük hücumlar izledik iki takımdan da... Çoğu bir türlü becerilemeyen ve karambol olsun diye gönderilen ortalara kurban giden hücumlar! Bu arada sık sık ofsayta düşmeleri de atlamayalım. Beşiktaş başlarda, merkezi Gedson Fernandes olan girişimlerde bulunmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Dağınık, savruk hücum girişimlerinde iki takım da birbirinden aşağı kalır değildi devre boyu. Sahi, Salih Uçan’dan bundan daha fazla kim, ne bekliyordu acaba? Denemeyene kızdılar ama deneyenler de yarı yolda kaldı. Keza henüz yolun başında olan ama yolun yarısını geçmiş gibi bir dille anlatılan Semih Kılıçsoy’dan?.. Ya Serdar Topraktepe’nin ısrarla her denkleme sokulmuş olmasına ne dersiniz? Demek ki Beşiktaş’ın ‘’bizim çocuk çözümü’’ bu kadarmış!
Not edelim...
Gerçek sorun şu ki; ülkede hakem ya da futbolcudan çok futbolun tasarımını yapanlarda sorun olduğunu anladığımızda denklemin çözüm yolunu da bulmuş olacağız. İkinci yarısında da düzensiz, karambole oynayan iki takım gayret edip durdu sahada. Hangi antrenmanları, ne için yapmışlardı belli olmuyordu. Maç zaten bu anlamsızlık bitti. Beşiktaş karmakarışık günlerden geçiyor. Kulübü bu hale getiren süreçler yıllardır gözler önünde ancak büyük çoğunluk gözünü yumuyor ve görmezden geliyor. Yönetime gelenlerin çoğu da kendilerinden önceki olumsuzlukların izlerine basarak çözüm üretecekleri iddiasında... Tuhaf! Beri yandan yönetimlerin her icraatını avuçlarını patlatırcasına alkışlayan transfer sevdalıları, ‘’Yenilsen de yensen de taraftarın senle’’ sloganları atıp zaman zaman ortalığı yıkıyor... Lakin, her maça devam eden taraftarları tenzih ederek söylüyorum... Üç, beş maç kaybedince büyük çoğunluğun tribünden kaybolmasını da not edelim bir kenara.
Fanatik/ Cem Dizdar