Dünyanın her yerinde yıldız oyunculara karşı uygulanan ‘faullü durdurmalarda’ pozitif ayrımcılık yapılır. Zira futbolu güzelleştiren ve marka değerini artıran o isimlerdir. Ama ne hikmetse, hakemler gözleri önünde yaşanan faul/darp girişimine seyirci kalarak, VAR’dan çağrılmayı bekliyor. Böylece herhalde, ‘Beşiktaş’ın lehine karar verdim ama VAR’ın yüzünden’ diyebilme hakkı elde ediyor olsa gerek...
Daha çok halı sahalarda ya da amatör maçlarda kullanılan bir deyim vardır. “Allah’ını seven defansa gelsin.” Daha çok, kalecilerin bekleri yeterli bulmadığındaki çığlığı olarak bilinir. Komiktir. Ama maçı kurtarmanın garantili yoludur. Bütün takım şöyle kale önüne bir diziliverir, Plevne Savunması misali gelen toplara iman gücüyle abanılır ve bir de bakmışsınız, berabere kalınmıştır.
Beşiktaş ile Trabzon arasındaki maç böyleydi. Trabzonlu futbolcular ve Süper Lig’deki kariyer maçlarını Beşiktaş’a saklayan Uğurcan sayesinde bordo mavililer maçı 1-1 berabere bitirme başarısını gösterdi. Kinayesiz bir başarıydı. Zira Trabzonspor neredeyse 95 dakika (uzatmalarla beraber) 10 kişiydi. Buna rağmen ‘Allah’ını seven’ Trabzonlu oyuncular bir puanı almayı bildi.
70’lerde bazı milli maçlar vardı. Maç biter, manşetler şöyle atılırdı: ‘Yenildik ama ezilmedik.’ Yenilmişsin ama kuyruğu dik tutuyorsun manasına gelirdi. Trabzon’un kadim oyuncusu ve eski hocası Şenol Güneş henüz üçüncü gününde takımının başındaydı. Karşısındaki takım en iyi bildiği Beşiktaş’tı. Takımı 10 kişi kaldı ve lafı evelemeden, ‘Daha fazla ileriye çıkabilseydik, oyun daha farklı olabilirdi. 10 kişi kalmamıza rağmen daha fazla ileriye oynamamız gerektiğini konuşacağız’ dedi. Haklıydı. 10 kişiyle de maç alınabilirdi ama öyle olmadı.
İstatistiklere bakalım. Beşiktaş yüzde 75 topla oynama oranına sahipti. Beşiktaş 635 pas yapmıştı (Trabzon 207’de kalmıştı) Trabzon’un maç boyunca kaleyi bulan tek vuruşu gol olmuştu. Bu sayı Beşiktaş’ta 10 idi. Beşiktaş tam 53 kere Trabzon ceza sahasına girmişti. Trabzon’da bu rakam 2’de kalmıştı. Yani orantısız bir takım oyunu ortaya çıkmıştı. Örneğin atılan oyuncudan bağımsız olması mümkün olan ‘top kazanmada’, Beşiktaş 62 iken Trabzonlu oyuncular 39’da kalıvermişti.
Ligde ilk puan kaybını yaşayan Beşiktaşlılar açısından üzücü bir sonuçtu. Bu kadar güzel bir futbol, skora da yansımış olsaydı burası düğün, bayram yapardı. Olmadı.
Beşiktaş için ilk olumsuz sinyal aslında Sivas maçıydı. Sivassporlu oyuncular da ‘Allah’ını sevdiği için’ 10 kişiyle savunma yapmış ve Beşiktaş o kilidi açmakta fena halde zorlanmıştı. Belli ki bu tür maçlar daha çok yaşanacaktı. Dolayısıyla teknik kadronun bu tür maçlar için farklı taktik ve oyuncu kompozisyonlarıyla oynayabileceğini Giovanni van Bronckhorst Hoca’nın özeleştiri babındaki söylediklerinden anlıyoruz.
Gelelim Rafa Silva mevzuuna, ilk yazıda bahsettiğimiz, ‘Rakip hocalar Rafa Silva’yı indirin diyecek’ minvalinde, kehanet mi akıl verme mi bilemediğim yorum sonrasında rakip oyuncular, ‘durumdan vazife çıkardı’ ve Gazeteci Zeki Uzundurukan’ın söyledikleri her maçta yaşanmaya başladı. Biz de elimiz yüreğimizde, ‘aman bu kez de sakatlanmadı’ diyerek maç izler hale geldik.
T
Dünyanın her yerinde yıldız oyunculara karşı uygulanan ‘faullü durdurmalarda’ pozitif ayrımcılık yapılır. Zira futbolu güzelleştiren ve marka değerini artıran o isimlerdir. Ama ne hikmetse, hakemler gözleri önünde yaşanan faul/darp girişimine seyirci kalarak, VAR’dan çağrılmayı bekliyor. Böylece herhalde, ‘Beşiktaş’ın lehine karar verdim ama VAR’ın yüzünden’ diyebilme hakkı elde ediyor olsa gerek.
Hal böyle olunca Beşiktaş Kulübü de Merkez Hakem Kurulu’na bir açık mektup yazarak sürecin takipçisi olacağı mesajını verdi. Özellikle sarı kartlardaki çifte standarda dikkatinizi çekerim.
Mektubu siz T24 okuyucularıyla paylaşmak isterim:
"Daha ligin başında sayılırız. Hakemlerinizin faul, kart ve penaltı standartları konusunda yıllardır devam eden tutarsız kararlarının maalesef aynen bu sezon da devam etmekte olduğunu görüyoruz.
Kaygılarımızı şimdiden belirtiyor ve uyarımızı yapıyoruz!
Faul başına en çok sarı kart gören takımın açık ara Beşiktaş olması tesadüf müdür?
Oyuncularımızın yaptığı her 4 faule 1 sarı kart gösterilirken, ezeli rakiplerimizden birinin her 8 faulüne 1 sarı kart, diğerinin ise ancak her 53 faulüne 1 sarı kart gösterilmesini olağan mı karşılamalıyız? Dünyanın neresinde 53 faule 1 sarı kart gösterilebilir, bu istatistiği UEFA'da ve FIFA seminerlerinde izah edebileceğinizi düşünüyor musunuz?
Futbolcularımızın faullerine karşı keskin gözleriyle bakan hakemleriniz, bize yapılan zalimce faulleri nedense inandırıcı bulmamaktadır? Şu bilinmeli ki geçen sezon yaşanılan hiçbir şeyi unutmuş değiliz!
Beşiktaş-Antalyaspor maçı dakika 9! Rakibin sert müdahalesi ile Rafa Silva yerde! Hakem sarı kart göstermek yerine faulle geçiştiriyor. Aynı oyuncumuz, bu sefer 58. dakikada yine sert bir faulle yere indiriliyor yine kartsız faulle geçiştiriliyor...
Hakemin bu acımasız tavrından cesaret almış olacaklar ki bu sefer aynı maçın 60. dakikasında Rafa Silva, çok ciddi sakatlanmaya yol açacak ve çok sert kasti tekme yiyor, hakemin cebinden sadece sarı kart çıkıyor!
Evet, sadece sarı kart çıkıyor...
VAR tam bir dakika sonra devreye giriyor, uzun uzun izleniyor ve gaddarca atılan tekmenin kırmızı kart olması gerektiğine ancak VAR müdahalesiyle karar veriliyor.
Trabzonspor-Beşiktaş maçı 9. dakikada Edin Vişça, Rafa Silva’ya, ortada topa müdahaleye dair de bir pozisyon yokken adeta hınçla ve sakatlamaya yönelik, arkadan aşil tendonu bölgesine doğru gaddarca tekmeyi basıyor. Maçın hakeminin pozisyonu açıkça gördüğü yayıncı kuruluşun yayınında net bir şekilde görülürken Ali Şansalan, Vişça’yı dostane bir şekilde sadece uyarıyor.
Yine VAR devreye giriyor ve ancak o zaman kırmızı kartı göstermek zorunda kalıyor. Bu kadar sert bir hareketi bariz bir şekilde görmesine rağmen gereken kırmızı kartı göstermeyen, rakibi sadece uyaran bu hakem, bizim oyuncularımızın en ufak uyarısında ise oyuncularımıza bağırabilmeyi kendisine hak görüyor! Bir kere durumu anlatmak için koşup gelen ve aşırı bir itirazda bile bulunmayan takım kaptanımıza, rakibe çıkartamadığı kartı çok kolaylıkla veriyor.
Aynı maçta 45+2. dakikada Ciro Immobile’nin ceza sahası içinde Savic tarafından ısrarla çekilip indirilmesini pozisyonu yakından izleyen maçın hakemi ve her şeyi gören VAR masası nedense görmüyor, ikna olmuyor.
Biz rakiplerimizin kırmızı kartla oyundan atılmasından memnuniyet duymuyoruz. Hakemlerin desteğine de asla ihtiyaç duymadık duymayacağız.
Çok basit bir şekilde adalet istiyoruz!
Adil davranın, korkmadan karar verin ve Türk Futbolu'nu koruyun!"
T24/ Rıdvan AKAR