Sezgin Gelmez:
Başkanım, zor bir gün geçirdiniz. Onun üzerine buradayız. Sizinle birlikteyiz. Öncelikle teşekkür ederim. Hiçbir şey sormadan, sizin görüşlerinizi alayım.
Hasan Arat:
Sezgin Bey, biliyorsunuz 29 Kasım'da ben kulüpten ayrılırken, sizinle sarılmıştık duygusal bir şekilde. Siz benim sıkıntılarımı biliyordunuz. Bir kulüpten büyük oyla seçilmiş, yıllarca bu anı bekleyen bir başkanın ayrılıp gitmesi çok şaşırtıcı geldi herkese. Ama benim özel nedenlerim vardı. Bu özel nedenlerimi bir duygu sömürüsü yaparak kamuoyuyla paylaşmak bana yakışmazdı.
Ben çok güçlü bir camianın başkanıyım ve yönetim kurulundaki arkadaşlarımın da seçim dönemine kadar bunu devam ettirebileceklerine inandım. Doktorlarımın ve ailemin tavsiyesi üzerine bu kararı aldım. Çok üzülerek aldım. Bu yıllarca beklediğiniz bir hayal, bu kadar erken bitmemeliydi. Ama bazen hayatta insan bazı şeylere mecbur kalabiliyor ve daha sonra bu sevgiyle, gözyaşlarıyla, büyük bir kucaklaşmayla beni Beşiktaş'tan yolladı taraftarlarımız, çalışanlarımız.
Bugüne kadar Beşiktaş'ta pek rastlanmamış bir şeydi sanırım. Bunu gören bazı mahfiller çok rahatsız oldu. 3 gün dayanabildiler. 3 gün sonra inanılmaz bir kampanya başladı, inanılmaz bir iftira kampanyası. Ben orada tedavi görüyorum. 15 gün civarında evdeyim... Artık doktorum zaten, bütün medya, sosyal medya her şeyi yasaklamıştı. Etrafımdaki insanların gözlerinden anlıyordum neler döndüğünü. Çünkü dehşet içindeydiler. İnanılmaz iftira kampanyaları, inanılmaz yalanlar ve öyle bir boyuta geldi ki, artık bana doktorum dedi ki, kesinlikle televizyona çıkmayacaksın. Hatta sizin televizyona gelecektim. O arada seçim vardı, bu sefer seçimi etkiler dediler. Hadi dedik, Beşiktaş için susalım. Fakat seçimde daha feci olaylar yaşandı. Benim kendi çalışma arkadaşlarım inanılmaz kelimeler ettiler. Çok önemli şeyler bunlar. Yani insan birlikte çalıştığı arkadaşa, ben çalıştığım dönem boyunca mükemmel çalıştım. Çok ciddi kulübe katkıları oldu. Veda ederken yanımdaydı. Hepsine başarılar diledim. Fakat bütün olayın başlangıcı, benim ilk divan toplantısında Beşiktaş'ın tüm gayrimenkullerini gözden geçirip Beşiktaş'ın mallarına çökmüşler dediğim andan itibaren, inanılmaz tehditler, inanılmaz tepkiler. İnanılmaz olaylar silsilesi başladı ve devam etti. Yani yükselerek devam etti. Biliyorsunuz, biz davalarımızı kazandığımızda da Altın Hanım'ı tehdit ettiler. Beşiktaş armasını oraya astırmayız dediler. Yani ben Beşiktaş için arkadaşlarımla birlikte hayatımı ortaya koyuyorum. Bugün de diyorum ki, ben bu çatı altında konuşacağım, basına konuşmayacağım. Siz bana defalarca geldiniz, değil mi? Ben dedim ki, tedavi sürecim tamamlandığında ben Beşiktaş çatısı altında konuşacağım.
Bana kaçtı dediler. Ben kaçacak adam mıyım? Türkiye'de iddialar yüzünden, iftiralar yüzünden perişan olmuş insanlar var, ya benim camiamızın sahip çıkması lazım. Ben susuyorsam, bir bildiğim var, ondan susuyorum. Adalı dedi ki, Seçimden sonra çık konuş. Geldim, bir önceki divan toplantısı kardan dolayı ertelendi. Yurt dışı seyahatim vardı. Evet, divan toplantısı koydular. 12 Nisan. Kimseye de haber vermedim. Sizin de haberiniz yoktu. Bir önceki başkan, bir önceki divanda 36 dakika konuşmuş. Birinci sırada çıkmış. Ben de herhalde dedim, 30-36 dakika civarında bana verirler. Birinci sırada içeriye gittim. 17'nci sıradasınız dediler. Bekledim.
Beşiktaş, tabii ki Beşiktaş teamüllerinde böyle bir şey yoktur. Ben 35. Beşiktaş başkanıyım ve Beşiktaşlılar tarafından seçilmiş bir başkanım. Ben Beşiktaş için her şeyi yaparım, beklerim. Çünkü beni bekleyen insanların, bana inananların yüzünü hiçbir zaman kara çıkartmadım. Onların başı dik olsun. Diyorum ki, hodri meydan diyorum, belge gösterin diyorum. Siz bu kürsüde böylesine iftira atamazsınız. Ya kendi başkanınız, bu iftiraları atamazsınız. Bundan sonra yönetici nasıl bulacaksınız? Serdal Adalı. Ya dedim aynısını sana yapacaklar. Döndüm, Serdal Adalı, ya müdahale et dedim, edemem dedi. Beşiktaş Başkanı nasıl müdahale edemez? Bana bir söyleyin bakalım. Beşiktaş'ın başkanı Tevfik Yaman Türk mü? Ahmet Nur Çebi mi, yoksa Serdal Adalı mı? O zaman niye müdahale etmiyorsun? Benim olduğum yerde böyle bir şey olabildi mi? Yani neticede 17. sıraya koydular, salonu boşalttılar. Kendi adamlarını koydular oraya bana saldırmak üzere. Ben de çıktım, dedim ki, gayrimenkullere çöktüler dedim. Yine rahatsız oldular. Hodri meydan dedim, istediğiniz mahkemeye gidelim dedim. Hodri meydan isim vererek. Tevfik Bey, Serdar Bey gelin hadi dedim. Rahatsız oldular. Hepsini açıklayacaktım. Hepsini açıklayacaktım. Yaşanan bütün olayları açıklayacaktım.
Taraftar çok uyanık olsun, Beşiktaşlılar, Beşiktaş'a büyük operasyon çekiliyor. Herkes haddini bilecek. Bugün bana yapılan, yarın Serdal Adalı’ya yapılacak. Serdal Adalı’yı da yedirmesinler. Aynısını ona yapacaklar. Böyle şeyler olur mu ya? Ayıp şeyler bunlar. Bakın, bu işler gönül işi. Bu işler ailenizden veriyorsunuz, çoluğunuz çocuğunuzdan, eşinizden çıkıyor. Adamlar sizi orada, her türlü iftirayla karşı karşıya bırakıyor. İftiradan korkan adam bugün oraya gelebilir miydi? Söyle bana, gelebilir miydi? Dedim ki, basın önünde mi konuşayım dedim. Basın çıksın mı dedim. Her şeyi konuşayım mı dedim. Konuş dediler. Niye müdahale ediyorsunuz o zaman? Başkan niye müdahale etmiyor? Divan Başkanı çıkıp, nasıl küfreder ya? Divan Başkanı bunu zamanında Süleyman Abi'ye yaptı. Bonservisinin parasını vereyim, Fener’e gitsin dedi. Bunların hepsi vukuatlı insanlar. Yani burada bir dakika durmaması lazım. Divan başkanı derhal istifa etmesi lazım.
Hiçbir pişmanlığım yok. Beni seven, bana dakikalarca bekleyen, oy veren, yaşlısı, genci, üniversite öğrencisi Elif Nur’dan, Hatay'daki depremden gelen rüzgâra kadar… Benim herkese bir vefa borcum vardı. Bütün arkadaşlarıma, tanıyan, tanımayan, beni seven, beni onlara vefa borcum nedeniyle geldim. Onlar çünkü anlayamıyorlardı, insanlara saldırdılar, cadı avına çıktılar. Beni seven insanlara hakaretler ettiler. Dolayısıyla, ya basında bu işten anlamayan insanlar, kulübün 100 milyon doları kayboldu dedi, ya ispatlayın. Nasıl kaybolur? Böyle bir şey olabilir mi ya? Bugün 5000 dolar yollasan, sana sorarlar nereye yolluyorsun diye. Olur mu öyle şey ya? Bu kadar. Serdar Bey çıktı ne dedi? 50 milyon faiz ödedik dedi. Evet, bu kadar basit. Neyi uzatıyorsun yani? Her şeyi cevaplayabilirsin, her şeye cevap verebilirsin, her türlü iddiada bulunabilir insanlar. Sonucunu bekleyeceksin. Haklının acelesi yok. Bak, ben ne zaman gayrimenkullere çöktüler dedim, o zaman insanların zoruna gidiyor. Niye zoruna gidiyor, onu araştırın.
Sezgin Gelmez:
Arkadan hançerlendiğinizi düşünüyor musunuz?
Hasan Arat:
Bu çok ciddi bir soru. Buna cevap vermem ama ben bugün her şeyi anlatacaktım. Müsaade etmediler. Onlar kendileri düşünsün. Kendi kazdıkları çukurun içine düştüler.
Sezgin Gelmez:
Başkanım, bugünkü olay için bir şey söylemek ister misiniz? Leke oldu mu? Beşiktaş için?
Hasan Arat:
Çok üzgünüm. Beşiktaş için, Türk sporu için, Türkiye için. Benim bunca yıl emek verdiğim hayatım için, arkadaşlarım için çok üzücü. Çok üzgünüm, çok üzgünüm. Biz Beşiktaş'ta Süleyman Abi'den kalleşlik görmedik. Bunlar ayıp şeyler ya. İnsan kendi evinde böyle bir saldırıya uğrar mı? Ayıp şeyler bunlar. Bunları Beşiktaşlı affetmeyecek. Beşiktaşlı uyansın. Bırakın Beşiktaşlı uyansın. Beşiktaşlı kendine gelsin. Öyle birilerine bir şeyler verdirip Twitter’dan bana sallamasını herkes gördü. Bugün hepsinin gerçek yüzü ortaya çıktı. Bunlar adalet önünde de Beşiktaşlıların vicdanında da, Türk halkının vicdanında da hesap verecekler. Öyle “Ben zenginim, benim şu kadar param var, herkese hükmüm geçer” dönemi bitmiştir. Burası halk takımıdır. Ben de ona göre bu yolları, bu merdivenleri çıkarak geldim. Herkes haddini bilecek yani.
Sezgin Gelmez:
Serdal Başkan yarın bir açıklama yapsa, “Hasan Başkanım, konuşamadıklarını bir sonraki divanda konuşur musunuz? Sizi davet ediyorum” dese?
Hasan Arat:
Artık benim bir evime gidip dinlenmem lazım. Yani sağlık işlerimi tekrar gözden geçirmem lazım.
duhuliye.com
HABER1903 farkını yaşamak için İNDİR..