Kasımpaşa maçında "Bu takıma karşı Beşiktaş'ın bir türlü şansı tutmuor" denirdi. Bir dönem Başakşehir için de söylenmişti. Ama bu sene kurduğu kadro va yükselttiği umutlarla, bu tür "Şans, kader, kısmet, büyü, muska, tütsü" muhabbeti yapmaya hakkı yok Beşiktaş'ın.
Ağır bir yenilginin alındığı Kasımpaşa maçı sonrası İnönü Stadı'ndaki basın toplantısında, Beşiktaş Teknik Direktörü G. Van Bronckhorst'a şu soruyu sormuştum:
"Beşiktaş'ın tribün folklorunda şöyle bir şarkı vardır, bilir misiniz?: Ne Zaman Şampiyonluk Diye Bağırsak, Kursağımızda Kalıyor. Söylesene Bize Hoca. Takım Niye Oynamıyor..."
Ve eklemiştim:
"Bu şarkıyı duymaya hazır mısınız?"
Hoca, "Şampiyonluk gibi şeyleri bu aylarda telaffuz edip tartışmak doğru değil. Nisan Mayıs ayları hele bir gelsin. O zaman konuşulur bunlar" demişti.
Hoca'yı bilemeyiz ama, taraftar Galatasaray'ın bugünkü galibiyeti sonrası puan farkı 104a çıkınca, ufaktan ufaktan o şarkının notalarını çekmecelerden çıkarmaya ve hafızalara yüklemeye başlamıştır sanıyorum.
Her ne kadar, hafta içinde alınan Malmö galibiyetinde gösterilen performans da tribünün gönüllerini okşamış olsa da, asıl beklentilerin Süper Lig'le ilgili olduğunu, yani Avupa'ya dönük fazla bir umut olmadığını Allatna da kuldan da saklamak olmaz.
Bu haletiruhiye ile maça başlayan Beşiktaş ilk 5 dakikada inanılmaz bir baskı yedi. Başakşehir birkaç şut bulsa da golü bulamadı ama, Beşiktaş'ın iLk şutu 6'ncı dakikada geldi.
Çağdaş Atan'ın taktiği belli oldu ilk yarıda... Beşiktaş'ın arkasına atılacak toplarla ani şanslar bulmak. Ama biraz değil bir hayli gelişigüzel bindirmeler şeklinde geldi ev sahibi Başakşehir'in atakları ve şut girişimleri.
Beşiktaş ise daha sabırlı, daha dikkatli ve garantili ve daha hesaplı paslarla Başakşehir kalesine gitmeyi denedi. Yani, daha "ölçülü - biçili" gol arayışlarıydı konuk ekibinki.
Birkaç kez de etkili şutlar geldi. Ama Semih'ten değil.
Hani şu, Malmö maçında *Tamam işte. Bak ileride oynat dedik. Sonunda bizi dinledi ve oldu bu iş" dediğimiz Semih'in sadece bir tek başarısız şutu vardı.
Ama onu da suçlamak olmaz. Çünkü Beşiktaş kanatları ve orta sahası Semih'i o topla buluşturamadı bir türlü. O da bir türlü buluşamadı mı desek?
Açıkcası, kararsızım.
66'da hocadan "Semih'in yerine Rashica" hamlesi geldi.
Rakibi tüm takımlar gibi bugün de Beşiktaş'ın iki önemli top kullanıcısı Gedson ve Rafa'yı zaman zaman sertlikle ya da çok adamla bloke etmeye çalışan bir Başakşehir vardı sahada.
Masuaku ve Svensson iyi çalışsalar da uzun süre ileride Semih ya da Rafa'ya istedikleri topları atamadılar.
İkinci yarı da, her iki takım için de aynı senaryonun takibi ile geçti.
Yine çok pas yapan topma daha çok oynayan ama etkili bir gol girişimi hazırlayamayan Beşiktaş ve ileriye atılacak hızlı toplarla Kara Kartal'ı avlamaya çalışan bir Başakşehir,
Beşiktaş'ın bu sezonki kronik bir hastalığı yine hep nüksediyor. Kale önüne yaklaşırken gereksiz çok fazla "tiki taka" hevesi var.
Tutarsa jeneriklik gol olur. Ama her maçta ve her takıma karşı ve her girişimde olmuyor işte. Arada bir çeşitlendireceksin senaryoyu.
Olmadı mı ısrar etmeyeceksin.
86'da Van Bronckhorst, yine Salih'i (çok geç de olsa) hatırladı. Mario'nun yerine Salih'i, Muçi'nin yerine de Mustafa'yı aldı.
Ama öyle bir gecikme ki bu, herkese "Bu saatten sonra bu da işe yaramaz" dedirtti.
Ve maçın "başladığı gibi biteceğine" dair olasılıklar tavan yaptı bu dakikalarda.
Kasımpaşa maçında "Bu takıma karşı Beşiktaş'ın bir türlü şansı tutmuor" denirdi. Bir dönem Başakşehir için de söylenmişti.
Ama bu sene kurduğu kadro va yükselttiği umutlarla, bu tür "Şans, kader, kısmet, büyü, muska, tütsü" muhabbeti yapmaya hakkı yok Beşiktaş'ın.
90+3'te Rashica'nın ceza alanında Lima tarafından düşürülmesi buz gibi penaltıydı. Hakem devam ettirdi. Başakşehir'in atağına dönüştü pozisyon. Başakşehir kaçırdı ama pozisyondan sonra hakem VAR'a kulak vermeye karar verdi. VAR da devam dedi.
Soru şu...
Peki Başakşehir'in atağı gololsa ne olacaktı?
O zaman "inceleme bile yok" mu diyeceklerdi?
Kafalar karışık.
Yine tilkiler dönüyor bir yerlerde.
Haydi hayırlısı.
Başakşehir deplasmanından 1 puan çıkardı ama, giderek geriye düştüğü gerçeğini gizlemiyor bu 1 puan.
Neticede "bir puancık"
Önünde dört nala giden lidere yetişmek için yetmez.
Hem de çok önünde.
O malum şarkının notaları hatırlanmaya başlamıştır bile.
Bizden söylemesi.
BirGün/ Zafer Arapkirli