Muhammet Karakaya: Emre Bey, Süper Lig’in 30. haftasında Beşiktaş, Kasımpaşa deplasmanına çıkıyor. Beşiktaş’ın istikrarsız grafiği ve Kasımpaşa’nın son dönemdeki Beşiktaş maçlarındaki üstünlüğü düşünüldüğünde, bu maçı nasıl değerlendirirsiniz?
Emre Tilev: Kasımpaşa, Burak Yılmaz'ın kendisini kanıtlamaya çalıştığı bir kulüp olarak karşımıza çıkıyor ve genç ağırlıklı bir takım. Ciddi anlamda baskı kurabilen genç oyunculardan kurulu kadrosuyla, rakip yarı alan içerisinde bu baskıyı iyi pekiştirebilen bir takım ama diğer taraftan ligdeki genel görüntüsüne baktığımızda da 38 puanda, çok da iyi bir noktada değil. Beşiktaş'a baktığımızda, Beşiktaş'ın elinde tek bir akit kaldı; o da ligde ilk üç içerisinde hatta ilk dört içerisinde yer alabilmek ama arkasında bir Eyüpspor var. Ona baskılama yapıyor ki, iki maç eksiği var. Beşiktaş'ın önünde de Samsunspor var. Beşiktaş kazanmak isteyecek, biraz da moral bulmak isteyecek. Çünkü Göztepe'ye kaybedilen bir Ziraat Türkiye Kupası mücadelesi ve kupaya veda var. Beşiktaş taraftarının hiç kuşku yok ki morallerini bozdu. Böyle bir beklenti içerisinde değildi Beşiktaşlılar. En azından geçen yılki başarının tekrar edileceğini ve kupayı Beşiktaş'ın müzesine götürebileceğini ümit ediyorlardı. Ama öyle olmadı. Tüm bunları alt alta eklediğimizde, Beşiktaş kendini affettirmek isteyecek. Peki, bunu başarabilecek bir kadro yapısı var mı? Evet, var. Bu kadro yapısı, Kasımpaşa'dan daha mı iyi? Evet, daha iyi ama telaşlı bir anlayışı var. Yani Nuno da Costa gibi hızlı bir oyuncu karşısında... Keza Rodrigues ve Winck'in bindirmeleri, savunmada özellikle Kasımpaşa'da ciddi anlamda ilk toplarda çıkışlar; Piatkowski, Yasin, Hajradinovic... Çok etkili silahları Kasımpaşa'nın. Yani Kasımpaşa, ligde yabana atılmayacak nitelikte bir takım. Diğer taraftan 4-6-0 oynatmak gibi bir anlayış ve felsefeyi de ortaya koyan Solskjaer’i düşünürsek; özellikle kanat organizasyonlarında Rashica ve Muçi ile etkin pozisyon bulma kabiliyeti de dikkate alınırsa, ben burada Beşiktaş'ı bir tık daha önde görüyorum ama buradaki ana tema şu: Beşiktaş, bir demoralizasyon kıskacı içerisinde ve kıskacı kırabilecek mi? Asıl önemli olan bu. Yani bu, kırılgan bir mücadele olacak. Eğer bir Kasımpaşa mağlubiyeti olursa, Beşiktaş'ın ciddi anlamda bu demoralizasyon biraz daha büyüyecek. O yüzden Beşiktaş'ın, birazcık da çıkış maçı olarak görmemiz gereken bir mücadele olduğunu düşünüyorum.
Muhammet Karakaya: Beşiktaş'ta değişen teknik direktörlere rağmen oyun ve sonuçlarda beklenen düzelme görülmüyor. Oyuncuların mental olarak kırılgan bir yapıda olduğu ve farklı teknik direktörlerin gelmesine rağmen bazı oyuncular üzerinden oyun kurma çabalarının da başarısızlıkla sonuçlandığı gözlemleniyor. Bu başarısız sonuçlar ışığında, Beşiktaş'ın kadrosunda köklü bir revizyona gidilmesi mi gerekiyor yoksa yine birkaç kilit oyuncu etrafında şekillenen bir sistem mi denenmeli?
Emre Tilev: Futbolculara ne kadar para ödediğin ve bu paraya karşılık olarak futbolculardan ne beklediğin önemli. Daha önemlisi, futbolcuların geçmişini mi satın aldın, geleceğini mi satın aldın? Bu kavram çok önem taşıyor ama daha da önemlisi oyuna göre futbolcu mu, futbolcuya göre oyun mu tartışmalarının yoğun olacağı bir felsefe ve anlayış dikkat çekiyor. Şimdi baktığında, ben Türkiye'de en büyük handikaplardan biri olarak şunu görüyorum: Kendi liginde, ülkesinde başarılı olamamış oyuncuları Türkiye'ye getirerek burada sanki onların kuş kondurabileceğini, onların değişimi tetikleyebileceğini, onların inanılmaz bir başarıyı yakalayabileceğini ümit ediyoruz ki bu büyük bir hayalcilikten öteye geçmiyor. Yani Monaco'da çok kötü bir sezon geçiren Falcao’yu getirip 50 milyon Euro verip burada büyük beklentiler içerisinde olmak, bence çok anlamsız ya da farklı bir ismi Beşiktaş için konuşalım. Getirip –ki genelde İngiltere– Dele Alli örneği bunun en büyük örneklerinden biri; Alex Oxlade-Chamberlain bir diğer örneği. Artık şu huyundan bütün Türk takımlarının vazgeçmesi lazım: Kendi liglerinde başarısızlar ama Türkiye'ye gelirler, burada biz onları yeniden işleriz, motive ederiz ve başarılı kılarız. Hayır, öyle bir dünya yok. Ben birazcık daha Solskjaer'in oyun anlayışı ve oyuncu anlayışı üzerinde dinamikler oluşturabileceğine inanıyorum. Az önce sorduğunuz soruyu biraz şekillendirecek ve bir resim çizecek olursak, resmin ana karakteri şu olacak: Beşiktaş bir kere vazgeçemeyeceği oyuncularla hareket edecek.
Kim bu? Rafa Silva vazgeçmeyeceği oyuncu. Rashica vazgeçmeyeceği oyuncu. Muçi daha efektif kullanılmalı. Gedson. Onun dışındaki her oyuncu bence Beşiktaş'ta vazgeçilebilir nitelikte ve Beşiktaş'ta şans bulan oyuncuların da akılcı yaklaşımları ortaya koyması lazım. Yani geçtiğimiz hafta kırmızı kart gören Tayyip Talha ya da Göztepe maçında Zaynutdinov gibi isimler, Semih gibi isimler kendilerine çeki düzen vermeli. Özellikle Semih'in kendine çeki düzen vermesinin gerekli olduğunu düşünüyorum ki yoksa kayıp olacak ve bir daha Beşiktaş formasını ancak Beşiktaş müzesinde görebilecek. Tüm bunları alt alta yazdığımızda, Beşiktaş'ta oyunu yönlendireceği noktalar olacak mı? Evet, olacak. Gedson olacak. Dediğim gibi, Rafa Silva olacak ama Muçi ve Rashica da ona destek olacak. Ben, Beşiktaş'ın yol haritasını bugünden belirlemesi gerektiğini ve Mayıs ayında sezon bittiğinde, Beşiktaş'ın en az iki stoper, bir sol bek, iki tane de orta alanın defansif ve ofansif yönünü, çift yönlü oynayabileceği oyuncuya –yani beş temel oyuncu transferini– tamamlamış olması gerektiğine inanıyorum ki Haziran ayında, pat diye sezon açıldığında bu oyuncuları kadrosuna katabilsin. Ve ben şunu görüyorum: Türkiye, Portekiz'den gelen ve Kuzey Avrupa ülkelerinden gelen oyuncularla doğru şekillendirmeler yaşayabiliyor. Beşiktaş bunu yapabilir. Yani Solskjaer’in network'ünü kullanmalı Beşiktaş ve Kuzey Avrupa ülkelerinden getireceği oyuncularla da doğru bir bakış açısını yerleştirebilir ama bunun için de Beşiktaş taraftarının ve yönetiminin Solskjaer üzerinde sabırlı olması lazım.
duhuliye.com
HABER1903 farkını yaşamak için İNDİR..