Ülkemizde ve dünya genelinde futbola olan ilginin giderek azaldığını gözlemliyoruz. Bunun en büyük nedeninin spora bahis işinin bulaştırılması olduğunu düşünenlerdenim. Kişisel olsa da medyaya intikal eden olaylar hiç de spor ahlakına uyan işler değildir.

Beşiktaşımızın Allah’a şükür şimdiye kadar bu pis işlere bulaşmaması tarihten gelen ahlaki yapımızın temel taşları olan büyüklerimizin eseridir. Bundan sonrası da bizlerin görevi ve arkadan gelen yeni jenerasyonlara emanetidir.

Beşiktaş’ta son senelerde kulübe olan yakınlıkta çözülmeler görülmektedir. Ahmet Nur Çebi’nin başkanlığı ile birlikte giderek Beşiktaş aidiyetinin kaybolması soğukluğun başlangıcı olmuştur. Kendisinin doğduğu şehre bağlılığı ve bunu dile getirmesi yadırganamaz ama camialar içerisinde ancak hemşerilerince taraf bulur. Son Mali Kongreye gelişi ne kadar doğruysa, koruma ordusuyla intikali o derece yanlıştır. Acaba bu gösteri yerine herkes gibi münferiden yönetim kurulu arkadaşları ile gövde gösterişsiz salona gelmesi halinde tepki görür müydü? Eminim kendi adına daha puan toplayıcı olurdu. Ne diyelim, Beşiktaş’ın yerlisi olmadığı için,akıl hocalarının da farksız düşünce taşımaları doğruyu bulmada sıkıntı yaratmıştır.

Son senelerdeki Divan Kurulu ve Mali kongrelere katılımın düşüklüğü (Kongreye katılım hakkı olan üye sayısının ancak % 10’u geliyor) hayati konularda bile sağlıklı karar alınamamasına neden olmaktadır.

Kulüp sevgisi büyük oranda sportif başarılarla artmaktadır. Mali hususlar dolayısıyla beka sorunu günlük yaşandığı için pek akla gelmez ama çok önemlidir.

2-3 sezondur lokomotif anlamındaki futbol takımının başarı grafiğinin iç açıcı olmayışı ilginin azalmasının başka bir nedenidir. Bu anlamda yanlışlar Çebi döneminde yapılan transferlerle başlamış olsa da, Hasan Arat döneminde toparlanmaya çalışılsa da çok başlılık yarar yerine zarar getirmektedir. Devir alınan ağır şartlı kontratların yarattığı sıkıntı ortada iken benzer anlayış tribünlere sempatik görünmek adına devam edegelmektedir. Futbolun başına mutfaktan gelme sorumlu atanıp geniş yetki verilmesi olması gerekendir. Bu bağlamda yönetim kurulu üyesi Feyyaz Uçar ve profesyonel olarak da tecrübeli isim Samet Aybaba’ya futbol şubesi teslim edilmiş, diğer yöneticilerin hiçbir şekilde devrede olmayacağı açıklanmıştı. Bu böyle başladı ama daha ilk hafta içerisinde iki asbaşkanın Ümraniye Nevzat Demir tesislerinde boy gösterdiğine şahit olduk. Zaten genel olarak başkanın söylem ve eylem konusunda uyarsızlığı, icraatlarının lafta kalması üst düzey olmaktadır. Yapılan transferler dün olduğu gibi bugün de eleştirilere muhatap olmaktadır. Yapılan işlerin iyisini Hüseyin Yücel ve başkan yapmış gibi gösterilirken, kötülerin sorumlusu olarak diğer bazı yöneticiler hedef gösterilmekte ve yanlışlar yapılmaktadır. Futbol şubesi sorumluları Feyyaz Uçar ve Samet Aybaba mıdır, Brad Friedel midir, Kaan Şakul ve kurduğu scout ekibi midir?

Sezon içerisinde üç golcü hüviyetindeki Cenk Tosun, Aboubakar ve Muleka gönderilmiş, yerine orijin gol ayağı 34 yaşını devirmiş Ciro Immobile alınmıştır. Yedeği ise 17 yaşındaki Mustafa Hekimoğlu düşünülmüştür. Güncel örnekleme yapacak olursak rakip takım golcüsü Icardi sakatlanmış ancak alternatifi Osimhen bu boşluğu hissettirmeyeceğini kariyeri ve son maçlardaki performansıyla ortaya koymuştur. Bu iyi bir transfer çalışmasının sonucudur ve olması gerekendir.

Bir söz vardır, “Horozun çok olduğu yerde sabah geç olur” denir. İşte Beşiktaş’taki durum tam da bu anlama uygun düşmektedir. Bu işler ne Hüseyin Yücel’in ne de Kaan Şakul’un sorumluğuna verilmemelidir. Biri eğitimcilik–idarecilik, diğeri bankacılık tecrübeleriyle Beşiktaş’a daha faydalı olmaya çalışmalıdırlar. Bu konuda Feyyaz Uçar ve Samet Aybaba’nın nasıl bir ruh halinde olduklarının ve ne beklediklerinin merakı içerisindeyim.

Hasan Arat ülkemizin en önde gelen sanayici, bankacı, iş insanlarını her vesile ile onore ederken diğer yakın kategoride ki kurum ve kişileri de unutmamalıdır. Aksi halde kafalarda şeytanın avukatı dolanmaya başlar.

Temennimiz yanlışlardan mümkün olduğunca çabuk arınılmasıdır. Camia raydan çıkmadan yola devam edilmesinin en önemli şartı olarak Beşiktaş’a tam destek, şartsız ilgi gösterilerek küskünlükler ortadan kaldırılmalı, tribünler Malmö maçındaki gibi yarı dolulukla oynanmamalı, stat son yerine kadar seyirci kapasitesi ile takımına sahip çıkmalıdır. Beşiktaş bir tanedir, gelip geçicilerin değil gönlünde siyah beyaz aşkı yaşayanlarındır.    

Beşiktaşımıza başta kurumlaşması ve halka açılması, 100. yıl şampiyonluğu yaşatması  olmak  üzere büyük hizmetleri olan sevgili Serdar Bilgili başkanımıza babasını kaybetmesinden dolayı  başsağlığı dilerim. Allah rahmet eylesin.

Atıf Keçeci / Duhuliye