Geçtiğimiz Çarşamba, Atletic Bilbao'yu misafir ettik İnönü'de...
Bir beraberlikle gelen Bilbao'ya 4 gol attık...
Yeni gelen Solskjaer'in verdiği heyecanın yanı sıra, stadyum doluluğunun verdiği haz çok yüksek boyuttaydı...
Avrupa Ligi'nin ilk 4'ünde olan iki takımı Lyon ve Bilbao'yu, ligde de Fenerbahçe'yi yenip; Lig sonuncusu Hatay'a, Adana'ya ve Antalya'ya puan kaybetmenin anatomisini ve hesabını ayrı bir yazıya saklayacağım ama Beşiktaş futbol takımının değişik ruh halini, bir cümlede olsa şimdilik resmetmek istedim...
Mevzu o olmadığı için irdelemiyorum...
Mevzu, kalabalık heyecanların yarattığı yüksek kuvvet ve direnç...
Dopamin, endorfin... Ne isterseniz var...
Bu enerjinin dışa vurumu futbolcuya pozitif yansımakta...
Bu yüzden İnönü stadyumunda maçları, dolu tribünlere oynamamız lazım...
Bunun çalışmalarını hemen başlatmak gerek...
Kimse, "Kombine fiyatlarını şu kadara sattık, o fiyatı verenlere ne diyeceğiz?" sarmalının arkasından konuşmasın...
Rahatlıkla çözülebilecek bir konudur bu...
Devir hakları da ayrı kulvarda, çare bekleyenler arasındadır...
Ve bunlara müteakip, önümüzdeki salı Kırklarelispor'la oynayacağımız maç, bu anlattıklarımın startı olabilir...
Beşiktaş yönetimi, "Ben taraftarımla yürüyeceğim" deyip, birlikte hareket edebilmeyi hedeflemelidir...
Twente maçını almaktan gayri en önemli mevzu budur...
Kolonsuz bina olur mu? Olmaz...
Bizim mevzunun kolonu da taraftardır...
Onlarsız olmaz...
Acil eylem planına geçip pozisyon almalıdır yönetim...
Start Kırklareli maçıdır...
Beşiktaş camiasına sevgiyle, saygıyla...
YERDE KIVRANIR HALDE BİR TORREİRA HEYKELİ
Gün geçmesin ki bir Galatasaray maçı olsun, biz hakemlerden bahsetmeyelim...
İnanılmaz bir olay bu...
Bu serzenişleri, bu ve buna benzer satırları, bu şikayetleri, bu yeter artık diyenleri bu hakem arkadaşlar okumuyor mu?
Okuyor, bal gibi okuyor hem de...
Normal insan biraz çekinir, çeki düzen verir kendine...
Yok abi, durmuyorlar!!!
Yetersizliklerinden, eyyamlarından ve taraf olmalarından VAR komple yabancılara emanet edildi...
Ben hakem olsam utanırım ve anında istifa ederim...
Bunlar da öyle bir dünya yok!
Hatta bilakis artırarak devam ediyorlar...
İnanılmaz bir olay bu ya...
Buyurun, Cuma akşamı Galatasaray-Konya maçını yöneten Halil Umut Meler...
Başına gelmedik iş kalmadı, yemediği laf yok... Sahanın ortasında darp edildi...
Beşiktaş teknik direktörü bir daha maçlarımıza istemiyoruz dedi...
Yok abi! Adam değişmiyor...
Yönettiği bu son Galatasaray maçında Torreira'nın yüz metreden MG3 mermisi yemiş gibi kendini yere atmalarına, yeni transfer Ahmet Kutucu'nun net kırmızı kartına ses etmeyişi skandal boyutlarda...
Hele Yusuf Erdoğan'ın kaleciyle karşıya kaldığı pozisyon var, baktı gol olacak, çaldı düdüğü hemen.
Aslında düdük değildi çaldığı,
Konya'nın buz gibi golüydü...
Neymiş, orta sahada Torreira hunharca darp edilmiş!!!
Parayı bulayım, Torreira'nın yerde kıvranırkenki halini heykelleştirip hakemlerin kapısına bırakmazsam namerdim!!!
Klasiktir aslında, profesyonelleşmiş hakemler insanların gözüne batırmadan ince ince doğrarlar karşı tarafı...
Sen hissetmezsin bile...
Yöneticileri çıkıp bir de hakemleri suçlamazlar mı?!
Vay arkadaş ya!!!
Biz yazmaktan usanmayacağız hemşerim, ta ki siz uslanana kadar...
Yeter ayıptır ya...
BİR BASKET-FAUL'DE DALGINLIĞIN DİBİNE VURDUK!
Ara sıra bu satırlara basketbol takımımızın galibiyetlerini, başarılarını, uğradığı haksızlıkları, hakemlerin eyyamlarını yazarım...
Bugün sıradışıyım...
Takım ortalamaya vurduğumuzda iyi...
Coach'umuz Dusan'dan biz razıyız...
Sportif direktörümüz Nedim Yücel işini iyi yapmakta...
Eee?! Nedir mesele o zaman diyeceksiniz!?
Anlatayım...
Cumartesi akşamı Tofaş'la oynadık, yendik de...
Baya da fark oldu...
Yalnız maçın içinde şöyle bir olay gelişti...
Rakip basket faul kazandı...
Biliyorsunuz, basket faul verildiğinde atılan basket sayılır, üstüne basketi atıp faule maruz kalan oyuncuya sadece 1 faul atış hakkı verilir.
Aynen uyguladılar...
Faul atışını yapan oyuncu topu potaya attı, girmedi... Çemberden sahaya düştü top.
Normalde ne olur?
Bizimkiler ribaunda çıkıp topu alır...
Oyun devam eder...
Bizimkiler iki atışlı faul zannedip topa dokunmuyorlar bile...
Rakip oyuncu da boştaki topu alıp bir-iki sayı daha kazandırıyor takıma...
Oyuncuların dalgınlığı kabul edilebilir bir durum değil, kafa kafaya giden maç olsa resmen skandaldı ve demoralize ile maçı verebilirdik...
Çok acayip bir durumdu...
Ve en önemlisi, Dusan Alimpiyeviç sahaya girip bu dalgın arkadaşlara saldıracak zannettim...
Yapar mı, yapar valla...
Obradoviç'i düşünemiyorum bile...
Aman arkadaşlar, bir daha olmasın!!!
Resmen Allah korudu diyelim...
Akşam/ Alen Markaryan