UEFA Avrupa Ligi için “Tam da boyumuza göre….” diyerek erken bir tanı koymuştuk. Daha maçlar oynanmadan “Kim bilir, belki de iki tarafı da İstanbul çıkışlı bir Türk finali oynanır, biz de memleketçe alkışlarız” diye sıcak rüyalar görüyorduk. Bu rüyaları Galatasaray ve Fenerbahçe de besleyince, ister istemez Beşiktaş’tan da bir güzellik bekledik Ajax karşısında...
Güzellik mi? Yok öyle bir şey… Hayal kırmanın da bir sınırı olmalı…
Hadi güzellik bulamadık, en azından bir beraberlik, ya da ne bileyim, tek farklı bir yenilgi filan… Gerçi eleme müsabakası olmadığı için farkın, ya da az farkın o kadar önemi yoktu ama, olsun… Yenilelim, ama ayıp olmasın.
Johann Cruyff Arena’da dün oynanan maç hem çirkin, hem ayıplı, hem de sportif açıdan utanç vericiydi.
Ajax önünde bazı dostların uçarak “favori” tabelası yapıştırdığı Beşiktaş, skor tabelasında battıkça battı. Ajax attıkça atarken, bizimkilere düşen batmaktı elbet.
şen batmaktı elbet. Bu maçın golcüleri (Fitz Jim, Godts (2) ve Taylor) çabuklukları, vuruşları ve oyunu eğlenceye çeviren halleri ile anılacaktır elbet.
Beşiktaş yanına bakacak olursak, herkese fazlasıyla mahcubiyet payı ayırabiliriz. Ama en çok da Bronckhorts’a… Beşiktaş’ın Hollandalı hocası, ne bileyim önde basmak gibi bir taktik deha ile Ajax’a karşı Immobile’yi dinlendirirken Hekimoğlu Mustafa’yı görevlendiriyordu. Orta alanda da ekstradan bu maç için seçilen Onana’ya forma takdim edilmişti. Rashica ve Rafa Silva iyi de Mustafa’nın ne yapmaya memur edildiği pek anlaşılamadı. Genç çocuğumuzda bir hal var… Önüne gelen topa vuramamak, donup kalmak hali… Ya da kaçırdığı gollerden sonra kendine karşı yazdığı acımasız ceza faturalarını söylenerek doldurma hali gibi. Genç çocuklar için hepsini doğal karşılayıp sabırla bekleyebiliriz. Peki kıdemli profesyonellere ne diyeceğiz? Gedson’a, Rafa Siva’ya, Paulista’ya karşı mesela
Bu mahcubiyet galasının hesabını vermesi gereken kişi, dürüstlüğü ile tanıdığınız Giovanni Van Bronckhorst’tur.. Herhalde durumu anlamamıza yardımcı olacak bir açıklaması vardır.
Bu maçta önde baskı yapayım derken, geçiş oyununa yakalanıp peş peşe goller yiyen Beşiktaş dramasını izledik. Ama bir de savunma trajedisi vardı. Dört savunmacının dördü de, rakip golcülerin gerisinde kaldılar. Gece boyunca abuk sabuk top kayıplarıyla oyun kurmaktan, oynamaktan aciz kaldılar.
Beşiktaşlı dostlara “Size rüya görmeyi yasaklıyorum” desem.. Ayıp etmiş olur muyum? Acaba!
Milliyet/ Atilla Gökçe