"Eşini, siyasi görüşünü veya dinini değiştirebilirsin. Eğer bir futbol taraftarıysan, asla tuttuğun takımı değiştiremezsin." Eric Cantona’nın futbol taraftarlığını kısa ve net bir şekilde özetlediği sözcükler bunlar. Kimilerine göre köşeleri son derece keskin olan bu tanımlama, kimilerine göre 90’a giden gol misali yerinde ve şık.
Futbolun kitleler nezdinde yarattığı büyünün izdüşümü olan taraftarlığın, geçmişten bugüne uzanan rengarenk öyküleri, ‘yok artık’ dedirten örnekleri, birebir şahit olduğumuz anları var ki Eric Cantona’ya hak vermemek elde değil... Yeryüzünün en evrensel ve aynı zamanda da en karmaşık olgusu olan bu oyunun insanoğlunun sahip olduğu bütün içgüdüsel davranışları yaşatabilme potansiyeli belki de onu farklı kılan şey. Ait olma, hırs, mücadele, romantizm, sosyalleşme, dostluk, düşmanlık, sadakat, üzüntü, sevinç ve tutku. Bu kadar farklı ruh hallerini yaşayabileceğiniz, saniyeler içerisinde en uçlardaki duygu geçişlerini yaşayabileceğiniz kaç olgu var ki yeryüzünde?
Futbol, kendi içinde ‘duygusal’ bir oyun
Futbol ve aşk... Birbirine son derece uzak gibi görünse de aslında bir o kadar da yakın olan iki kavram... Metallica’nın Nothing Else Matters’daki giriş cümlesini hatırlayın; ‘So close no matter how far’ cümlesi misali; Çok yakınız uzak olsa da.’ Aynen böyle işte.
Korelasyonu ispatlanmış ama öznel bir ilişki bu.
Futbol, taraftar perspektifinden aşkın ta kendisi oluyor çoğu zaman. Ve kadın erkek ilişkilerindeki aşkı bile sığ ve sıradan bırakabiliyor. Cantona’nın o meşhur sözü gibi, eş, sevgili hatta din bile değiştirilebilir ama taraftar olunan takım çok zor değiştiriliyor. Sevgiliden sıkılınır, terkedilir ya hani, şayet gerçek bir futbol taraftarıysanız takımınız sizi ne kadar hayal kırıklığına uğratsa da, üzse de asla arkanızı dönemiyorsunuz, terkedip gidemiyorsunuz onu.
Tarihte yaşanılanlar, anılarda biriktirilenler, acılar ve sevinçler bu aşkı hep güçlendiriyor. Derinleştiriyor.
Takvim yaprakları 14 Şubat’ı gösterirken Beşiktaşlı bir taraftara sorun. 14.02 mi daha özeldir yoksa 19.03 mü? Sizce size hangisini söyleyecek? Ya da tribünlere şöyle bir bakın. Beşiktaşlı taraftarların “Sevgililer Günü hayal ürünüdür. Tek gerçek Beşiktaş tribünüdür”, “Tek aşk Beşiktaşk”, “Eros aşkı bizden öğrensin” mesajlarına… Ya da “14 Şubat’ta biz yalnız seninleyiz.” pankartlarıyla Adana Demirspor tribünlerine…. Renkler değişse de aslında futbol taraftarlarının Sevgililer Günü’ne bakış açısı pek değişmiyor.
Tezahüratlar, marşlar ve unutulmaz bestelerde de futbol, kadın-erkek ilişkisindeki aşkı görüyoruz. Futbol aşkı burada popüler romantizmin 1-0 önünde maça çıkıyor. “Üzgünüm sevgilim anlaşamadık. Siyah beyaz aşkı paylaşamadık. İşte böyle birşey Beşiktaşlılık, deplasmanda dersin soran olursa” diye sevgiliye bırakılıyor son mesaj.
14 Şubat ve futbol kültürü
Gelelim 14 Şubat, Sevgililer Günü’ne. Hikayesi Roma Katolik Kilisesi’n uzanan, romantizmin bütün dünyada en yoğun gözlemlenebildiği, küresel tüketim kültürünün “sevgi” konsepti ile tavan yaptığı bir gün. Sevginin, aşkın fast-food misali hızlı tüketim mamülüne dönüştüğü bugünü iple çeken mağazalar, markalar, ekonomiler var. Yol kenarında çiçek satanların hasılatının en çok olduğu günlerden biri mesela 14 Şubat. Yerelde uluslararası pazara gidelim. Örneğin, ABD Ulusal Perakende Federasyonu’nun geçtiğimiz yıllarda açıkladığı resmi rakamlara göre 14 Şubat’ı kutlayan %55’lik kesimin o günkü harcaması 18.9 milyar doların üzerindeydi. Geçtiğimiz yıl dünya genelinde 1 milyardan fazla kart gönderilmiş bugüne özel.
Futbol endüstrisi de son 10 yıldır 14 Şubat’ı es geçmiyor. Kulüp mağazalarının yapmış olduğu indirimler, sponsor markaların sevgililere özel tarifeleri mesela. Taraftar mağazaları özellikle kadınların hediye sıkıntısını zahmetsiz bir şekilde çözüyor. Bir erkeğe taraftarı olduğu takımın herhangi bir ürünü satın almak riski en az hediyelerden biri. Nasıl olsa ne alsanız beğenmeyecek mi?
Puma’nın Avrupa’da Bayern Münih, Tottenham gibi kulüplerle organize ettiği “Aşk Eşittir Futbol” kampanyasına benzer bir sloganla, “Taraftar Aşk İçin Söylüyor” isimli yarışması da yakın zamanlı örneklerden. Binlerce Eskişehirspor taraftarı sevdiklerine olan aşklarını sosyal medya üzerinden futbolseverlerin beğenisine sunmuş, interaktif bir platformda yapılan oylama sonrasında kazanan tezahürat, ESES bandosu tarafından bestelenerek Eskişehir Atatürk Stadı’da binlerce taraftar tarafından hepbirlikte söylenmişti.
Avrupa futbolunda da benzer projeler yapılıyor. Barcelona ‘One Love’ sloganı ile Sevgililer Günü’nde Camp Nou deneyimi yaşamak isteyen çiftlere alternatifli maç paketleri ve müze ziyaretleri organize ederken; Bayern Münih o güne özel şarap, Liverpool ise kadehleri ile özel bir şampanya seti satışa sunmuş; Şampiyonlar Ligi’nin sponsorlarından biri olan Adidas da 14 Şubat’a özel kişisel bakım seti hazırlatmıştı.
Sevgililer Günü ile ilgili şüphesiz en ilginç fikir Hollanda 2.Ligi ekiplerinden RKC Waalwijk’e aitti. Takım, Sevgililer Günü’ne denk gelen bir maçta seromoniye alıştığımızın aksine çocuklarla değil, iç çamaşırı modelleri ile çıkmış; bu yaratıcı fikir günlerce spor kamuoyunda konuşulmuştu.
UniCredit’in Bayern Leverkusen-Barcelona maçının Sevgililer Günü’ne denk gelmesi nedeniyle iki arada bir derede kalan taraftarın imdadına yetiştiği reklam çalışması da son derece yaratıcıydı. Luis Figo’nun yer aldığı filminde, özel bir ekip sabahtan akşama kadar Bayern’li taraftarın kız arkadaşını küçük sürprizlerle oyalarken, kahramanımız da maç keyfini doya doya yaşayabilmiş; maç sonunda da kız arkadaşı ile buluşabilmişti.
Kadın erkek ilişkilerinde aşk ve futbol bazen terazinin dengini bozabiliyor, bu bir gerçek. Kimisinde aşk, kimisinde futbol ağır basıyor. Oysa futbol ile aşk birbirine fazlasıyla benziyor. Dünyada kalp atışlarınızı bu denli hızlandıran, kahreden ama bir anda coşturabilen, ümit ettiren ve hayal kurduran, şiddeti, ihtirası ve mücadelesi her daim varolan kaç şey var ki futbol ve aşk haricinde?