BU KADRO İLE BU KADAR MI?

Bu kadro ile şampiyon olmak hayal değil. Zira Türkiye liginin kalitesi dibe vurmuş durumda. Ancak bu oyun anlayışı ile şampiyonluk zor.

Hoca henüz bir oyun stratejisi oluşturamadı. Beşiktaş’ın oyun planı nedir, sorusuna cevap verecek biri varsa bana da anlatsın. Hocanın kafasında bir oyun stratejisi var mı, ondan da emin değilim.

Bundan önceki yazılarımda, Beşiktaş’ın beklerinin ve kanat oyuncularının yetersizliğini ısrarla yazmıştım. Bu mevkilere mutlaka takviye yapılması gerektiğini de yazmıştım. Son üç-dört maçı izledikten sonra, devre arasında iyi bir santrafor alınmasının da gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu sezon altmıştan fazla maç oynanacak. Immobile’nin bu maçların tamamında oynayabilmesi bir hayal. Onun yerine Mustafa var dersek, bu çocuğa yazık ederiz. Çok tecrübesiz ve henüz fizik gücü de yeterli değil. Semih konusunda ise Hocanın tavrı ortada.

Eski yönetimden devir alınan futbolcuların yollanmasındaki zorluktan dolayı bu transferlerin yapılamamasını anlıyorum. Ancak hiç olmazsa, son anda alınan Joao Mario’nun yerine iyi bir kanat oyuncusu alınabilirdi.

HOCANIN OYUNCU TERCİHLERİ

Gaziantep oynadığı yedi maçın sadece birini kazanmış, ligde iddiası olmayan bir takım. Sınırlı kadrosu ile tek oyun planları, defansın arkasına top atıp, Okereke’yi pozisyona sokmak. Başka da bir oyun planları yok.

Hocanın, Gaziantep’in bu taktikle oynayacağını bilip, önlem almasını beklerdim. Ancak Orkereke daha ilk yarıda üç kez Mert ile karşı karşıya kaldı. Onun yerine daha becerikli bir santrafor olsa sonuç çok farklı olabilirdi.

Israrla Muçi’nin sol açık oynayamayacağını söylüyoruz. Hoca inatla sol açık olarak Muçi’yi tercih ediyor. Gaziantep, maçın son bölümlerinde defans eksiltip, hücum oyuncusu oyuna alırken, Beşiktaş’ın hocası, hücum oyuncularının yerine defans oyuncusu alıyor.

İlk değişikliklerde acaba üçlü defans yapıp, 3-5-2’ye mi dönecek diye düşünürken, oyun içinde 6’lı defans dizilişini gördük. Maçı seyretmeyenler için defansı yazayım: Zaynutdinov, Masuaku, Emirhan, Udoukhai, Tayyip Talha, Svensson. Bunlarına yanına bir de Rashica’yı çekince, orta sahada Gedson ve N’dour yalnız kaldılar. İleride ise tek başına Mustafa. Bu dizilişten sonra Gaziantep defansını da ileri çıkartarak, elini kolunu sallayarak orta sahayı geçtiler.

Oysa Hoca, üstüne kalabalık olarak gelen bu takımı, onların gerisine top atacak ve kontraya çıkacak hızlı oyuncular ile durdurabilirdi. Pası atacak oyuncular Rafa ve/veya Muçi, hızlı ileri çıkacak oyuncu ise Semih olabilirdi. Hadi diyelim ki Rafa ve Muçi’yi aynı anda çıkartmayı uygun gördü, peki Salih bu takımda ne iş yapar?

Hocanın Semih ve Salih konusunda, açıklamak istemediği bir şeyler olduğuna inanıyorum. Semih’in geçen sezon, o kötü kadro içinde 11 gol atıp, 3 asist yapmış olması onun kumaşını göstermez mi? Semih oyunda olduğunda Immobile’nin de performansının arttığını görmüyor mu?

Hocaya Semih’i neden oynatmadığı sorulduğunda, çok politik bir şekilde, gelişmesi gerektiğini, kendisinin de yardım ettiğini söylüyor. Peki Mustafa’nın A takımı tecrübesi Semih’ten fazla mı? Semih’ten daha fazla süre alıp, daha fazla gol mu attı? Hocanın bu cevabını samimi bulmuyorum.

Şayet hoca ve bu oyuncular arasında bir sorun varsa, yönetimin bu uzun Milli maç arasında oturup taraflarla konuşması ve çözmesi Beşiktaş’ın yararına olur. İnatlaşma ile bir yere varılmaz!

DUHULİYE OKURLARINA ÖZEL NOT:

Yazdığım her şeyi beğenmeyebilirsiniz. Sert yorumlar da yapabilirsiniz. Ama kimse bana, satılık kalem, patronlarının istediği gibi yazıyor vs.diyemez. Çünkü:

1) Benim patronum yok. Maaşlı çalışmıyorum, yazı başına falan da para almıyorum.

2) Yazılarım Türk Spor Ajansı ve Onedio’da yayınlanıyor, editör de o platformlardan alıp, burada yayınlıyor.

3) Google’dan ismimi araştırırsanız, mesleki geçmişimi, parayla, pulla işi olmayan biri olduğumu görürsünüz

4) Beşiktaş’ta 34 yıldır Kongre üyesiyim. Yönetim kurulu üyeliği de yaptım. Şimdi de Divan Kurulu üyesiyim. Bunlar benim hayatta en çok gurur duyduğum ünvanlarımdır.

5) Şimdi de sadece Beşiktaş’ıma destek olmak, onun haklarını savunmak için yazıyorum. Dolayısıyla ne kimseden çekinirim ne de kimse bana bir şey dikte edebilir.

"Selam ve sevgilerimle..."