Müslüm Gülhan şunları söyledi:
1903 yılında kurulan BJK ise Ahmet Fetgeri, Mehmet Ali Fetgeri, Osman Paşazade Mehmet Şamil, Hüseyin Bereket, Kadızade Nazım Nazif ve 20’ye yakın genç Beşiktaş'ın ilk kurucularıyla başlayan süreç Şeref Bey, Baba Hakkı ve Süleyman Seba ile davam eden kurumsal yapıdır.
BJK, Şeref Bey ile Baba Hakkı geleneksel yapısını Süleyman Seba ile bütünleştirerek ve profesyonel koşullara uyum sağlayacak değişimleri de yerinde-zamanında ve uygun mali portföy içinde yaparak süreci tek kelimeyle artı değer yaratarak yürütmüştü. Üretim esaslı kurgu ile ortaya konulan işletme modeli hem sportif başarıları hem de mali başarıyı beraberinde getirerek 2000 yılına kadar kulübün altın döneminin yaşanmasına vesile olmuştu.
Ahmet Nur Çebi ise, Trabzonsporlu olmakla birlikte futbolla, spor yapısı içindeki yönetim ve organizasyonuyla, futbolun iktisat kurgusuyla ve Beşiktaşlılık kimliği ile hiçbir ilgisi ve alakası olmamasına rağmen BJK’ye başkan oldu. Bu ona da yapılan bir haksızlıktı. Çünkü, Beşiktaş’ın kuruluş gerekçeleri ve kültürel derinliği konusunda hiçbir şekilde bir birikime sahip olmamasına rağmen, maalesef genel kurul onu başkan seçti. Başkan olması, onun bu süreç içerisinde başarısız olmasının yanında, futbolun dinamiklerini bilmemesine rağmen, başka stratejiler içindeki yönetimi kulübü de ciddi şekilde zarara uğratmasına neden oldu. Genel kurul tarafından adeta kulübe ‘Kırmızı Pazartesi’ yaşatıldı.
Kulübü Beşiktaşlılarla değil menajerlerle yönetiyor. Seba geleneğini yok etmek için çok uğraştı ve başardı. Sergen Yalçın, Rıdvan, Serdar ve Emirhan son Sebacılardı. Başarıdan ziyade kulübün özelikle iç ve dış bağlantılı bir ‘diaspora’ ile yönetilmesi onun için daha elzemdi. Hep ona göre antrenörlerle çalıştı. ‘Fulya Davası’nı BJK aleyhine halletti. 95 milyon dolar yerine 95 milyon lirayı kasaya koydu. ‘Feda’ paralarını unuttu. Hiçbir rapor açıklamadığı gibi, yeni raporlara ihtiyaç çıkarttı.