1953 yılında Zwickau, Saksonya'da dünyaya gelen Christoph Daum'un hayatı, küçük yaşta büyük risklerle tanıştı. Henüz beş yaşındayken, büyükannesiyle birlikte Doğu Almanya'dan Batı Berlin'e kaçtı; bu kaçış sahte bir düğünle gerçekleşti ve onun için tehlikeyle ilk karşılaşmaydı. Hayatı boyunca bu tür zorluklardan kaçınmadı, aksine her zaman cesur kararlar aldı.
Bir futbolcu olarak en üst seviyede kendini gösterememişti, ancak bir teknik direktör olarak kariyerine başladığı andan itibaren adından söz ettirdi. 1986 yılında zor günler geçiren Köln'ün başına geçti, takımı Bundesliga'da istikrara kavuşturdu ve kısa sürede zirveye oynayan bir ekip haline getirdi. Hem giyimi ve bıyıkları hem de sıra dışı yöntemleriyle manşetlerde yer aldı. Bir seferinde soyunma odasında oyuncularına 40 bin marklık şampiyonluk primini gösterdi, başka bir seferde ise onları kırık camlar üzerinden yürüttü.
KIRIK CAM OLAYI
Leverkusen'de hem oyuncularını hem de kendisini yalınayak bir şekilde cam parçalarından oluşan bir yatağın üzerine yürüttü. Kimileri bu yöntemin, "Zorlukların üstesinden gelmeye yardımcı olduğunu" söylerken, diğerleri ise "Tamamen saçmalık ve kendi reklamını yapma amacı taşıyor" şeklinde eleştiride bulundu. Christoph Daum ise eleştirilere aldırış etmedi. Hâlâ bugün bile internet sitesinde bu yönteminin ardındaki motivasyondan bahsediyor. İnsanlara kendi potansiyellerini fark etmeyi ve hayatlarında büyük başarılar elde etmeyi öğretmek istediğini vurguluyor.
Duisburg'da büyüyen Daum, Köln'ün genç teknik direktörü olarak kısa sürede Bundesliga'nın en çok konuşulan isimlerinden biri oldu. 1989'da ZDF spor stüdyosunda Bayern Münih'in teknik direktörü Uli Hoeness ile girdiği tartışma hafızalardan silinmedi: "Seninle aynı abartı seviyesine ulaşmak için 100 yaşına kadar yaşamam gerekir."
Bu tartışma, Hoeness'in vergi suçlarından hapse girmesiyle sona erecek olan efsanevi bir rekabetin başlangıcıydı. Tegernsee'deki barış görüşmeleri sırasında Hoeness, Daum'a "Sadece iki büyük şahsiyet böyle kavga edebilir" dedi. Bu sözler, Daum'u derinden etkiledi ve ona ilham verdi.
KOKAİN DARBESİYLE ZİRVEDEN DİBE
1992 yılında Stuttgart'ın başında Almanya Kupası'nı kazandı; bu, hem kişisel hem de profesyonel anlamda hak edilmiş bir zaferdi. Ancak Daum’un kariyeri neredeyse yenilgilerle daha da büyük bir başarıya dönüştü. 2000 yılında Leverkusen'in başında son maçta şampiyonluğu kaybetti. Daum, 13 yaşındaki oğlu Marcel ile birlikte gözyaşlarına boğuldu. Ancak bu, daha büyük bir yenilginin habercisiydi.
2000 yılı Almanya Milli Takımı için bir Avrupa Şampiyonası felaketi getirdi. Daum, bu noktada kurtarıcı olarak görülüyordu. O dönem, Nagelsmann, Tuchel ve Klopp gibi genç teknik direktörlerle birlikte, yenilikçi yöntemleri ve ateşli konuşmalarıyla dikkat çekti.
Futbolun yeni milenyumunun öncüsüydü. Ancak, Leverkusen antrenörü olarak görev yaparken, milli takımın başına geçmesi beklenirken, Uli Hoeness'in kamuoyuna açıkladığı gizli kokain kullanımı tüm hayallerini yıktı. Daum, bu iddiaları bir saç örneği ile çürüteceğini söyledi ancak test sonucu pozitif çıkınca DFB Başkanı Gerhard Mayer-Vorfelder, Daum'la yapılan el sıkışma anlaşmasını iptal etti.
"Bunu yapıyorum çünkü vicdanım tamamen rahat" ifadesiyle hafızalara kazınan basın toplantısı, 9 Ekim 2000'de gerçekleşti ve Federal Almanya'nın kültürel bir simgesi haline geldi.
"ARTIK DİNLENMEYE GELDİ"
Yaşadığı bu zorlu sürece rağmen, Daum başka yerlerde başarıya ulaştı. Üç kez Türkiye'de (2 Fenerbahçe, 1 Beşiktaş), bir kez Avusturya'da (Austria Wien) şampiyonluk yaşadı. Fenerbahçe'yle iki kez son hafta şampiyonluk kaçırdı ama sarı lacivertli taraftarların en sevdiği hocalardan biri oldu.
Mayıs 2022'de ilk metastazlar dördüncü torakal vertebrada, ardından akciğerlerde tespit edildi. New York'a yaptığı bir seyahat sırasında neredeyse komaya girecekti. Ekim 2023'te 70. doğum gününe kadar 22 kez kemoterapi gördü. Tüm bu zorluklara rağmen doğum gününü Köln'de, eşi Angelica ve sevdikleriyle kutladı. Daum, hayatını sonuna kadar dolu dolu yaşamak istediğini her fırsatta dile getirdi. Ona sık sık ölümü düşünüp düşünmediği sorulduğunda ise, "Neden düşüneyim? Nasıl olsa hepimiz için geliyor. Ölmeden önce hayattan en iyi şekilde yararlanmayı tercih ederim” diye yanıtladı.
Bir gün mezar taşına ne yazılması gerektiği sorulduğunda kısa bir süre düşündü ve sonra şu cevabı verdi: "Artık dinlenmeye geldi."
"KANSER YANLIŞ BEDENİ SEÇTİ"
Daum'un kanserle mücadelesinde kendine güveni tamdı. "Kanser yanlış bedeni seçti" sözleriyle kararlılığını ortaya koymuştu. Kanserle olan mücadelesi, aslında tüm hayatını yansıtan bir sembol gibiydi. Çocukluğunda bile, kendisinden çok daha büyük ve güçlü sınıf arkadaşlarına karşı koyuyordu.
Uzun yıllar boyunca bu zor savaşta direndi. Ancak, sonunda mücadeleyi kazanamadı. Cumartesi günü, 70 yaşında, sevdiklerinin yanında hayata veda etti. Hayatının sonuna doğru, Bundesliga'daki teknik direktörlük döneminde ve Türkiye'deki uzun kariyeri boyunca kırdığı herkesle barış içinde ayrılmayı başardı.
TÜRKİYE VE ATATÜRK SEVGİSİ
"Ben Türk dostu değil, yarı Türk'üm" sözleriyle Türkiye'ye olan sevgisini dile getiren Daum, ülkemizde görev yaptığı uzun yıllar boyunca herkesin sevgisini kazanan nadir futbol kişiliklerinden biri olmayı da başardı. Maçlardan önce İstiklal Marşı okuyan, Mustafa Kemal Atatürk rozetini yakasından hiç çıkarmayan bir Alman.
Türkiye'yi son ziyaretlerinden birinde "Atatürk dünyanın gelmiş en büyük reformcu liderlerden birisidir. Atatürk hakkında okuduğum çok şey var. Çok sevdiğim ve saydığım bir lider. Birçok önemli reformu kısa sürede gerçekleştiren çok değerli ve büyük bir insan." sözleriyle Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna olan saygısını dile getirmişti.
HOENESS: HİÇBİR TARTIŞMADAN KAÇMADI
Daum'un kariyerinde önemli bir yer tutan isimlerden biri olan Uli Hoeness, bir dönem Daum'un kokain kullandığını kamuoyuna açıklamıştı. Ancak zamanla aralarındaki buzlar eridi ve ikili, yıllar içinde barıştı.
Hoeness, Bayern Münih'in resmi internet sitesinde duygularını şu sözlerle dile getirdi:
Christoph Daum, hayatı boyunca hiçbir tartışmadan kaçmadı, ancak biz ikimiz de uzun zaman önce barıştık ve ölüm haberi beni derinden sarstı. Hastalığına karşı cesurca savaştı ve bu konudaki açık tutumuyla birçok insanı cesaretlendirdi. Sonunda, son savaşını kazanamadı ama Alman futbolu onu her zaman her şeyini veren bir insan olarak hatırlayacak.
CALMUND: İYİ BİR ARKADAŞIMI KAYBETTİM
Daum'un bir başka önemli yol arkadaşı da Reiner Calmund oldu. Leverkusen'de uzun yıllar birlikte çalışan Calmund, Daum'un ölümünü derin bir üzüntüyle karşıladı. Bild'e gözyaşları içinde verdiği röportajda, "Christoph, Wolfgang Bosbach ve ben Avrupa Şampiyonası'nın son iki haftasında bir tekne gezisindeydik ve dersler verdik. Harika bir geziydi, insanlar coşkuyla doluydu. Bu çok acı bir kayıp. İyi bir arkadaşımı kaybettim. Christoph için bu durum bir teselli" dedi.
VÖLLER: HEP YOL GÖSTERİCİ OLDU
Leverkusen dönemindeki bir diğer yakın dostu ise DFB Spor Direktörü Rudi Völler oldu. 1990 Dünya Kupası'nın kazananlarından biri olan Völler, Daum hakkında şunları söyledi:
Christoph Daum, en parlak dönemlerinde zamanının çok ötesindeydi. Hem bir antrenör hem de bir insan olarak çoğu zaman kutuplaştırıcıydı ama başarıları her zaman sıkı çalışmanın ve olağanüstü bir tutkunun sonucuydu. Bayer 04 Leverkusen'deki ilk yıllarımda ondan çok şey öğrendim ve bu bilgiler sonraki görevlerimde hep yol gösterici oldu.
Başarılı Bundesliga kariyerine 1986 yılında FC Köln'de adım atan Daum için Köln Başkanı Werner Wolf, "Christoph Daum sadece iki kez teknik direktörümüz olmadı, aynı zamanda dizginlenemez hırsıyla Bundesliga'da efsaneleşti. Onun hareketleri, büyük bir özgüvenle karakterize edilirdi. Kansere karşı da aynı kararlılıkla savaştı. Henüz 70 yaşında aramızdan ayrılması büyük bir üzüntü. Bu zor zamanlarda ailesine ve tüm dostlarına güç diliyoruz." dedi.
sözcü