Çoğu Beşiktaş maçında olduğu gibi yavan mı yavan bir ilk yarı. İki takımın da tavrı benzer; ‘Kenara in ve orta yapmaya çalış’! Sonuç? Ya bir metre önündeki savunmacıya isabet eden top ya doğrudan stopere ya da kaleciye gönderilen gereksiz şişirme ya da üstten avut! Bu oyun tarzıyla maçı kazanmak için iki seçenek kalıyor geriye. Biri, top kazayla önümüze düşsün diğeri rakip oyuncular saçma sapan bileşik hatalar yapsın! İkisi de oldu maçta. İlki Beşiktaş ikincisi Alanya lehine. Maçları bu yavanlık seviyesinde tutabilmek de başarı sayılıyor olmalı ki, bu tip oyunlara ülkeyi mahkum eden nice teknik adama sürekli takım veriliyor, onlar da ne yapsın mecburen alıyor! Bir diğer kronik sorun da çok yakın tarihte yaşanan hadislere rağmen futbolcu ile hakem arasındaki hastalıklı ilişkiye dair en ufak bir ilerleme kat edilememesi. Örneğin, hakemin kararını beğenmeyen Efecan Karaca ayağa kalkar kalkmaz bir akşam öncenin anti kahramanı Mert Hakan Yandaş’a dönüşüp sarı kart alıyor! Keza Kosovalı Fidan Aliti... Temas olmadığı görüntüden belirlenen Beşiktaş’ın golünde hakemi yanıltmak için ayağı kırılmışçasına yoğun acı çeker taklidi yaparak kendini yere atıyor. Hele teknik ekip? Üç metreye pas atamayan futbolcuları antrene edemeyenler hele bir kararını beğenmesinler hakemin, topyekun fırlıyorlar kulübeden!

Beşiktaşlılar farklı mı peki? Elbette hayır. Çoğu futbolcu olmadan önce hakemlik yapmış havasında. Ne oynadıkları belli olmayan iki takımın temposuz paslaşmaları ve kolay top kayıplarıyla sürüp gitti maç. Bir hata daha bekleniyordu ve Beşiktaş ikisini üst üste yapınca maç da bitti. Dolayısıyla iki maçlık uzatmayı kabul eden Rıza Çalımbay da… Olmayacaktı olmadı da. Bunu görebilmek için kulüp borcunu 8.2 milyar liraya ulaştırmaya gerek yoktu. Kendi kaynağı Beşiktaş’a yetebilirdi ama onlar bu yönetimle de bir öncekiyle de geçmişteki ‘Kurumuş kaynaklara’ yönelmeyi tercih etti! Ve son olarak, protestolara karşın maç sonu tribün ile kurulmaya çalışılan o bağ gelecek için önemli bir adımdır.

fanatik