Hafta içinde oynadığımız Malmö maçı galibiyeti hem hocaya nefes aldırdı ve daha sakin düşünmesini sağladı, hem de oyunculara az da olsa güven aşıladı...
Bu minvalde çıktığımız Başakşehir maçı kadrosunu da merak etmedik değil hani.
Nispeten doğru bir kadro seçimi yapmıştı Bronckhorst ama bu sağ tarafta Joao Mario inadına bir anlam veremedim...
Rachid iyileştiyse oynar bu takımda...
Gerisine maç içinde bakarız...
Ne diyelim, inşallah hocanın düşündüğü gibi olur...
İlk 10 dakika itibarıyla atak oyunu benimseyen, topa daha çok sahip olan, hep arayış içinde olan bizdik...
Lakin kaleye çabuk gitme konusunda hâlâ sıkıntılar var...
Başakşehirli oyuncuların aşırı sert oynaması ve buna hakemin müsaade etmesi bu dakikalarda sırıtmaya başladı...
Fernandes'in gördüğü hayali sarının üzerine giden rakip oyuncular artık çocuğa tahrik amaçlı vurmaya da başladılar...
Hakem hangi galaksiden, merak ettim...
İlk yarının sonunda bir tehlike yaratabildik ama bu mantıkla bir şey olacağa benzemiyor...
Dakika 50'de Rashica'yı ısınmaya gönderdi Bronckhorst...
Bunlar yaşanırken Rafa, dört rakip oyuncuyu birbirine vurdurmakla meşguldü ama sonuca gidemedi...
50'de ısınan Rashica, 65'te ancak oyuna girdi...
Semih'in yerine!!!!!!
Çocuk top getiren yok diye pozisyon bulamadı; şimdi top getiren geldi, o çıktı...
Enteresan...
Başakşehir'in, beraberliğe şampiyon olacakmış gibi camı kırık 302 S'i kalenin önüne çekmesi maçtaki başka bir soru işareti!
Ve ender geldikleri bir atakta cılız şutlarına penaltı diye yaygara yapmaları acınası...
Oyunu okuyup Rafa'yı saklayarak kullanacak tek hareket Salih hamlesiydi...
85'te aklına geldi hocanın...
Hekimoğlu kartını da kullandık...
Çok koşuyoruz, çok mücadele ediyoruz ama o gol yollarına giremiyoruz ve acayip sıkıntılı bir durum bu...
Bunları yazarken hocasına nazire yaparcasına Salih'in, Hekimoğlu'na bir ara pası var.
Ah Mustafa ah!
Akşam/ Alen Markaryan