Dağılmış Beşiktaş’ı simgesel olarak nostalji formasıyla akıllara düşürmek yerine bir adım daha atılabilir miydi acaba? Nasıl mı? Yedek kulübesindeki 6 genç oyuncudan en az ikisini hatta üçünü sahaya sürerek örneğin! Öyle ya, takımı maça hazırlayan da kadroyu belirleyen de o gençlerin de hocası Serdar Topraktepe’ydi. Ancak o da Rıza Çalımbay ya da daha öncesindeki Önder Karaveli deneyinde olduğu gibi aslında pek de işlemeyen ‘’garanti oyuncular’’lı modelden medet ummuştu. Şimdi... Sorun gençlerde mi yoksa onlara futbolu öğrettiği düşünülenlerde mi, varın siz karar verin... Maça gelince... İlk 10 -15 dakika içinde kaleci Erce Kardeşler’in ayağıyla çıkardığı pozisyonların dışında maç hızla ‘’ülke rutini’’ne döndü. Devamında başlardaki uzak ara Beşiktaş lehine olan ‘’topla oynama’’ istatistiği de yer değiştirdi. Ancak ülkedeki takımların çoğu gibi Hatay’ın yapacakları da rakibin bariz hata yapmasına bağlıydı. Beşiktaş da bir önceki maçta yaptıklarını yapmadı. Böyle olunca da geniş alanda paslaşılan ama bunu kaleye pek yaklaşamadan yapılan bir maç izlemeye başladık.

Derken yine bir Beşiktaş savunmacısının hatasında Hatay golü bulunca maç da çığırından çıkıp zaten düzensizdi ya iyice gel-git oyununa döndü. Öyle ki özellikle Beşiktaş hücumlarında öne fırlayan iki üç oyuncuyla takımın geri kalanı arasında 30- 40 metrelik boşluklar oluşmaya başladı. Elbette bu anlar izleyenler açısından heyecan vericiydi ama günümüz futbol teorisi açısından durum iki takım açısından da içler acısıydı! Olacaklar antrenmanlarla geliştirilen oyunlara değil ‘’yetenekli oyuncular’’ın yapabileceklerine bağlı görünüyordu. O da olmadı ve Beşiktaş genç Semih Kılıçsoy’un da gol attığı maçı zor da olsa kazandı.

fanatik