Bir dönem Süper Lig devi Beşiktaş forması giyen ve Türkiye'de Başakşehir ve Adana Demirspor formalarını da terleyen Gökhan İnler, Serie A ekibi Udinese'de sportif direktör olarak göreve başlamıştı. İnler, Transfermarkt'e özel açıklamalarda bulundu.

''Beşiktaş’ta şampiyonluk kazandım''

Futbolculuk kariyerinizde Udinese, Napoli, Leicester City ve Beşiktaş gibi önemli kulüplerde oynadınız. Bu kulüplerin sportif yapılanmalarından edindiğiniz en önemli deneyimler nelerdi?

Gökhan İnler: Futbolculuk dönemimde farklı futbol kültürlerinde bulundum. Udinese’de sistemli scouting ve genç oyuncu geliştirme modelini öğrendim. Napoli’de büyük bir taraftar baskısı altında oynamayı ve liderliği deneyimledim. Leicester City’de kolektif ruh ve doğru planlamanın nasıl bir peri masalına dönüşebileceğini gördüm. Beşiktaş’ta ise büyük bir camiada şampiyonluk kazanmanın ve o kültürü yaşamanın ne demek olduğunu deneyimledim. Başakşehir şampiyonluğu da keza öyle. Doğru bir kulüp organizasyonuyla hedeflere nasıl ulaşabileceğinizin önemli örnekleriydi bunlar. Bu açıdan her kulüp bana farklı bir vizyon kattı.

''Taktik, transfer süreçleri, yönetim modelleri hep ilgimi çekti''

Futbolculuktan sportif direktörlüğe geçiş süreciniz nasıl gelişti? Bu kararınızı şekillendiren en büyük etken neydi?

Gökhan İnler: Futbol oynarken her zaman oyunun sadece saha içinden ibaret olmadığını biliyordum. Taktik, transfer süreçleri, yönetim modelleri hep ilgimi çekti. Udinese’de sportif yönetimle iç içe bir futbol kültürü var. Ben de bu süreçlere dahil oldum ve futbolu bıraktıktan sonra yöneticilik tarafına geçme kararı aldım. Sportif direktörlük size 360 derece bir yönetim imkanı sunuyor. Oyuncularla, teknik heyetle ve yönetimle sürekli iletişim halindesiniz ve tecrübelerinizi tüm parametreler üzerinde kullanmak zorundasınız. Beni fazlasıyla heyecanlandıran bir iş bu. Tutku diyebilirim.

''Futbolda başarılı olmak adına her an yüzde yüz olmak zorundasınız''

Udinese’de sportif direktör olarak şu anki göreviniz ve sorumluluklarınız neler?

Gökhan İnler: Udinese’nin scouting sürecinden transfer planlamasına, oyuncu gelişiminden kulübün organizasyonel yapısına kadar birçok alanda çalışıyorum. Kulüp vizyonuna uygun, sürdürülebilir bir futbol modeli inşa etmeye çalışıyoruz. Oyuncularla sürekli olarak iletişim halindeyim. Gerek bireysel gerekse takım halinde toplantılar yaparak onları hep hazır ve motive tutma gayretindeyim. Futbolda başarılı olmak adına her an yüzde yüz olmak zorundasınız. Ben büyük başarılar içinde yer aldım çünkü her an çok yüksek bir motivasyonla işimi yaptım.

''Doğru oyuncuyu bulmak ve takım yapısına uygun transferler...''

Sportif direktörlükte en önemli üç kriter sizce nelerdir?

Gökhan İnler: Birincisi, vizyon sahibi olmak. Sadece kısa vadeli başarı değil, kulübün geleceğini planlamak gerekiyor. İkincisi, iletişim. Futbolcular, teknik ekip, yönetim ve medya ile doğru ilişkiler kurabilmek çok önemli. Üçüncüsü ise güçlü bir network ve scouting. Doğru oyuncuyu bulmak ve takım yapısına uygun transferler yapmak başarının anahtarıdır.

''İstatistik ve veri analizlerini çok kullanıyoruz''

Transfer süreçlerinde en çok dikkat ettiğiniz unsurlar nelerdir?

Gökhan İnler: Oyuncunun teknik kalitesi kadar mental gücüne de bakarım. Karakter analizi çok önemli. Doğru karakterleri bir araya getirmek, bir takımın kurgusu için en önemli şey diyebilirim. Kulübün oyun sistemine ve kültürüne uygun olması çok önemli. Ayrıca istatistik ve veri analizlerini çok kullanıyoruz.

''O an, o kutlamalar, o duygular bambaşkaydı''

Beşiktaş’ta hem oyuncu hem de kaptan olarak şampiyonluk yaşadınız. Kulübe dair en unutulmaz anınız nedir?

Gökhan İnler: Şampiyonluk gecesi atmosferini unutamam. O an, o kutlamalar, o duygular bambaşkaydı. Benim için şampiyonluk hayalini gerçekleştirmek, aslında Beşiktaş’ta şampiyon olmak her şeyden önce bir çocukluk hayaliydi. Evet, öncesinde de önemli başarılar yaşadım ama Beşiktaş’taki şampiyonluk benim için apayrıydı. En unutulmaz an ise Boğaz’daki kutlamalardı. İnanılmaz bir duyguydu, o gemilerde ortaya çıkan görüntüler tarifsizdi.

''Beşiktaş’ın her zaman büyük hedefleri olmalı''

Beşiktaş’ın şu anki sportif yapılanması hakkında ne düşünüyorsunuz? Kulübün geleceği için nasıl bir yol haritası çizilmeli?

Gökhan İnler: Beşiktaş’ın her zaman büyük hedefleri olmalı. Ancak sürdürülebilir bir yapı için scouting sisteminin daha iyi oturtulması gerekiyor. Altyapıdan daha fazla oyuncu yetiştirmek ve uzun vadeli planlarla hareket etmek şart.

''Türkiye’de ise bazen kulüpler çok sabırsız davranıyor''

Türkiye’de sportif direktörlük kavramı yeterince oturdu mu? Avrupa ile kıyasladığınızda eksiklerimiz neler?

Gökhan İnler: Avrupa’da sportif direktörlük çok daha sistemli bir yapı içinde. Türkiye’de ise bazen kulüpler çok sabırsız davranıyor ve sportif direktörlere yeterli yetkiyi vermiyorlar. Doğru bir proje alan ve zaman ister. Sportif direktörlük, kulübün tepeden tırnağa yapılanmasıyla uğraşmak zorunda ve bu, futbolda artık olmazsa olmaz bir konu.

''Günü kurtarmak yerine geleceği inşa etmeli''

Süper Lig’deki kulüplerin transfer politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gökhan İnler: Kısa vadeli çözümler yerine uzun vadeli planlamalar yapmak gerekiyor. Avrupa’da transfer süreçleri çok daha detaylı analizlerle yürütülüyor. Türkiye’de de bu anlayışın gelişmesi şart. Elbette önemli oyuncular geldi, onların Türkiye’de oynayacak olması değerli. Ancak beni her zaman heyecanlandıran şey, gelecek vadeden adımlar. Kulüpler her an bir gelişim halinde olmalı. Günü kurtarmak yerine geleceği inşa etmeli.

''Genç oyunculara şans verilmeli''

Türk futbolunda altyapı ve genç oyuncuların gelişimi konusundaki en büyük eksiklikler sizce nelerdir?

Gökhan İnler: Altyapıya sabır gösterilmemesi en büyük problem. Genç oyunculara şans verilmeli ama aynı zamanda onların gelişimi için doğru planlama yapılmalı. Avrupa futbolunun en önemli kulüpleri Türk gençlerini yakından takip ediyor. Bana da zaman zaman fikrimi soruyorlar. Gençler daha fazla şans bulduğunda ve gelişim süreçleri bireysel olarak daha dikkatli programlandığında kulüplerimiz çok daha güçlü bir şekilde transfer piyasasında yer alabilir. Bu bir market ve rekabet yüksek. Bu markette güçlü şekilde yer alabilmek doğru planlamalara muhtaç.

''Türkiye’de sportif direktörlüğün tam anlamıyla oturmadığını da göz önüne almak lazım''

Damien Comolli, Aykut Kocaman ve Emre Belözoğlu gibi isimler Türkiye’de sportif direktörlükte neden başarılı olamadı?

Gökhan İnler: Bu pozisyon sadece futbol bilgisiyle değil, iletişim ve organizasyon becerisiyle de ilgilidir. Bazen sistemsel nedenler, bazen de kişisel faktörler başarısızlığa neden olabilir. Türkiye’de sportif direktörlüğün tam anlamıyla oturmadığını da göz önüne almak lazım.

''Sezon sonuna kadar Türkiye’deki yarışı ben de yakından takip edeceğim''

Şampiyonluk yarışında sezon sonuna doğru hangi takım neyi farklı yaptığı için öne çıkar?

Gökhan İnler: Detaylar şampiyonu belirler. Kadro genişliği, teknik direktör faktörü ve sezon sonuna doğru mental dayanıklılık çok önemli. İki takım da çok önemli yıldızlara ve kaliteye sahip. Sezon sonuna kadar Türkiye’deki yarışı ben de yakından takip edeceğim.

''Türkiye’de maaşlar bazen piyasanın üstüne çıkabiliyor''

Türkiye’de futbolculara ödenen maaşları İtalya ile kıyasladığınızda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gökhan İnler: Türkiye’de maaşlar bazen piyasanın üstüne çıkabiliyor. İtalya’da ise daha dengeli bir sistem var. Maaş bütçesi doğru yönetilmeli. Bu, takımdaki dengeyi de doğrudan etkileyen bir konu ve sportif yapılanmada doğru bütçe yönetimi, saha içi faktörler arasında da önemli bir yer tutuyor.

''Gerçekten çok önemli bir organizasyon''

Avrupa futbolunda kulüp yönetimi açısından en beğendiğiniz model hangisi? Türkiye’de uygulanabilir mi?

Gökhan İnler: Almanya ve İtalya’daki yapılanmalar çok başarılı. Türkiye’de uygulanabilir ama uzun vadeli bir bakış açısı gerektiriyor. Ben özellikle Bayern Münih modelinin çok önemli ve doğru bir model olduğunu düşünüyorum. Her yönüyle örnek alınması gereken bir yapı: altyapı, tesisleşme, scouting, marketing, saha içi planlamalar… Gerçekten çok önemli bir organizasyon.

''Türkiye futbolu benim için her zaman özel bir yerde''

Gelecekte Türkiye’de bir kulüpte sportif direktör olarak görev almayı düşünür müsünüz?

Gökhan İnler: Doğru proje ve vizyon olursa, neden olmasın? Türkiye futbolu benim için her zaman özel bir yerde. Ancak şu anda Avrupa’dayım ve Udinese ile ilgili uzun vadeli başarı planlarım var. Burada doğru bir yapılanmayla kulübü çok başarılı noktalara taşımak istiyorum. Uzun yıllar boyunca Avrupa’da başarılı bir sportif direktör olarak yer alma planım var.

''Takım grubu güçlü ve temizse, iyi yerlere gidebilirsiniz''

Avrupa’da birçok önemli teknik direktör ve yöneticiyle çalıştınız. Size en çok etki eden isimler kimlerdi ve onlardan neler öğrendiniz?

Gökhan İnler: Rafael Benítez çok organize ve detaycı bir teknik adamdı. Ondan çok şey öğrendim. Titiz birisiydi. Ne kadar iyi bir oyuncu olursanız olun, ondan mutlaka bir şeyler öğrenebilirsiniz. Kafa yapım ona yakın. Ottmar Hitzfeldde çok büyük bir hocaydı. İsviçre Milli Takımı’nda onunla çok iyi işler yaptık. Tabii ki birçok önemli isim var. Claudio Ranieri çok saygılı ve duruşu olan bir adamdı, beni çok etkiledi. Mazzarri taktiksel olarak muazzam bir isimdi, maç içinde taktikleri sürekli değiştiriyorduk. Lucien Favreile analiz ve iletişim konusunda geliştim, onunla iki şampiyonluk yaşadım. Takım grubu güçlü ve temizse, iyi yerlere gidebilirsiniz. Tüm bu isimlerden takım ruhuna önem vermeyi öğrendim ve şimdi buna çok inanıyorum.

''No pain, no gain… Acı yoksa ödül de yok''

Son olarak, futbol kariyeriniz boyunca aldığınız en değerli öğüt nedir?

Gökhan İnler: No pain, no gain… Acı yoksa ödül de yok. Zorluk yoksa başarı da yok. Emek yoksa yemek de yok. Nasıl çevirmek isterseniz… Ancak bu benim tam anlamıyla yaşam mottom. Hayatım, emek vermekle geçti. Kazandığım hiçbir şeye kolay sahip olmadım. Hep çok çalıştım, hep fedakârlık yaptım, hep sorumluluk aldım. Hayata karşı hep bir duruş gösterdim ve bu şekilde saygı kazandım. Tüm bunlar sayesinde belki de birçok futbolcunun hayal dahi edemeyeceği büyük başarıların içinde yer aldım. Peki, şimdi bitti mi? Hayır… Önümde hâlâ çok çalışmam gereken bir süreç var. Şu anda Udinese Kulübü için, uyku dışında tüm vaktimi harcıyorum ve kendimi geliştirebileceğim her detaya ulaşmaya çalışıyorum. Benim en güçlü tarafım, pes etmemek ve irade. Futbolu seviyorum ve ona saygım var. Benden 10 istendiğinde asla 9 ya da 8 yapmadım.

Hbr1903

HABER1903 farkını yaşamak için İNDİR..