Tam düşündüğüm gibi yazamasam da deneyeyim. Fena yendik... Kötü yendik... Acımasız yendik... İçimizin yağları eridi desek az söylemiş oluruz. Ben maça gidemedim ama giden arkadaşlarımızın söylediklerine bakarsak da tribünde 5-0’dan daha acı bir skor olmuş. Bizim gençliğimizin yarı yarıya tribünlerinin tartışmasız hakimi Beşiktaş taraftarı gerekeni yine yeniden yapmış, bu ayrı bir keyif. Aslında eski dönemlerdeki rekabet anlayışı olsa bu galibiyet 1-2 gün konuşulur biterdi. Hatırlarım, biz Kadıköy’de 5, Sami Yen’de 4'ler atıp gelirdik, biraz dalga geçer bırakırdık. Ama konu son yıllardaki genel yozlaşmanın futboldaki rekabet anlayışına da yansıması. Bu tip galibiyetlerin sevincini uzattıkça uzatmamıza, dalga seviyesini en aşağılara indirmemize sebep oluyor. Sen öyle Avrupa Ligi çeyrek finalinde rakibinin penaltılarla elendiği günün ertesinde UEFA kupası fotosu ile günaydın paylaşımı yaparsan, misafir olduğun stadyumda galibiyetin sevincini yaşayacağına salıncak göndermesi yaparsan, sana yapılan tüm kıyaklara rağmen hala hakem mağdurunu oynayıp sonunda hedeflediğini alıp hiç bir şey olmamış gibi yaparsan  sana olan nefreti körüklersin. İşte böyle hem sahada, hem tribünde, hem de sosyal medyada rezil kepaze olur oturursun kabanın üstüne.. Tabi bakmayın böyle yazdığıma, bu ülkede rezil olmak kadar zor bir şey yok. Hele de renkli takım tutuyorsan spor camiasında hiç öyle olma şansınız bulunmuyor. Bunlar da yarın öyle böyle hülle mülle takımın içini boşaltıp üzerine 2-3 transfer yapıp hiç bir şey olmamış gibi eski ukalalıklarına döneceklerdir. Neyse dedim ya iyi koyduk taşı gediğine...

Evet güldük, eğlendik, vurduk geldik... Bundan sonrası ne olacak? İşin en mükemmel tarafı bir futbol aklımızın olduğunu artık net görebiliyoruz. Burada başkan Hasan Arat’a ve onun kurduğu alt kadrolara bir tebrik göndermemek haksızlık olur. Hızı konusunda tartışabiliriz ama şimdiye kadar yapılanların çok doğru hamleler olduğu çok açık. Bunun en önemli göstergesi Giovanni Van Bronckhorst’un varlığı. Hocamız ciddi, işsever, disiplinli ama bir o kadar da ekibe yakın bir profil çizdi şimdiye kadar. Camianın dinamikleri ile bire bir uyumlu yani. Takım kadrosu da belli ki liderine inanmış ve arkasından gidiyor. Genci, tecrübelisi, askeri generali demeden takım bir bütün halinde hocanın arkasına dizilmiş durumda. Bu çok önemli çünkü takım oyunlarında sinerji (çok büyük fark olmaz ise) yeteneği yener. Çok büyük farktan kastım iki katı kadro değeri gibi mesela. Şimdi rakiplerimize baktığımızda 250-300 Milyon Euro aralığında bir değere sahipler kağıt üzerinde. Bizim de değerimizi en az 200 seviyelerine çıkartmamız gerekir ki ruhumuz ve sinerjimiz bunları ezip geçsin. Bu yüzden bu takıma direkt katkı verecek en az 3 ama realitede 5-6 oyuncuya daha ihtyacımız gözükmekte. Sadece Rafa Silva çilingiri ile 50 maç çözemezsiniz. Mutlaka ama mutlaka büyük oyuncu eklemesine ihtiyacı var bu kadronun ve bence bu 1 adet de değil... Öte yandan kadro derinliğinin önemi daha başka bir durum. Bakın 1 resmi maç yapıldı, Colley Samsun’da var mı Gedson yerine Onana mı sorularını sormaya başladık bile. Beşiktaş taraftarı tabi ki gayet iyi biliyor bu yazılanların çok da kolay olmadığını. Takıma sülük gibi yapışmış topçuyu göndermenin ne kadar zor olduğunu bu taraftardan fazla tecrübe eden başka topluluk yok zaten. Ama rüya gibi başlayan sezonun yine erkenden bitmesi ile uyanmak istemiyor hiç kimse.

Son söz olarak bu 5-0'lık küçük düşürücü galibiyetin Beşiktaş yönetiminin üzerinden sorumluluk aldığına inananların aksine ekstra sorumluluk yüklediğini düşünüyorum. Böyle kalkışa geçmiş bir jeti havada yakıtsız bırakmaya kimsenin gönlü razı olmaz..

Ben çok umutluyum, 3 senedir çektiğimiz eziyetin sonundaki ışığı gördük sanki.. Tüm taraftarlarımızın gönlündekilerinin gerçekleştiği bir sezon olsun ve sonu maviliklerde bitsin inşallah..

Bülent Bilirgen / Duhuliye