Emek Ege'nin açıklamaları şu şekilde:
Burak Yılmaz'ın geleceğini tabi ki alacağı puanlar belirler.
Burak Yılmaz kariyerinin başlangıcında kendini kolayca yere bırakırdı, ofsayta çok düşerdi, ikili mücadele sevmezdi, bazı kısa yollara çok başvururdu, çok linç yemişliği vardır bu anlamda İnönü'deki penaltı pozisyonu, Konya Beşiktaş maçı kendisinin söylediği eliyle topu düzeltip attığı gol ve sonrasında kariyerinde çok şey kazandı. Açık alan futbolcusu iken sırtı dönük oynamaya başladı, kafa toplarına vurmaya başladı, uzaktan goller atmaya başladı.
Komple bir santrafor oldu. Şimdi bunlar geride kaldı şimdi başka noktada önünde idare etmes gereken minimum 23-24 tane genç adam var. İdare etmesi gereken minimum 10-15 milyonluk taraftar grubu var. İdare etmesi, yönetmesi gereken bir medya ordusu var. Hiç kolay bir görevi yok belki büyük bir tecrübeye sahip ama Del Bosque dünyanın en başarılı teknik direktörlerinden biriydi ama sadece Real Madrid'de çalışmıştı, Beşiktaş'a gelince buradaki hava onu alabora etmişti Burak Yılmaz içinde her ne kadar çok büyük futbolcu olsa da iyi teknik direktör olup olamayacağı için ilk adımını attı.
Ali Ece'nin açıklamaları ise şöyle:
Burak Yılmaz'ın futbolculuk döneminde çektiği acılar ve gösterdiği başarılar dengesinden dolayı teknik direktörlüğüne büyük bir katkı sağlayacaktır. Beşiktaş'ta çok çok zor bir dönemde görev alıyor bence bu haksızlık teknik direktörlüğünün buradan ölçülecek olması. Beşiktaş tarihinin en başarılı iki teknik direktörünün birinin yerine geliyor, Şenol Güneş'i babası gibi seviyor teknik direktör olarakta onun babası yeniden onun kariyerini doğuran kişi...
Gerçekci olarak söylemek gerekirse tabi ki alacağı puanlar onun geleceğini belirleyecek. Umut veren futbol oynatarak puan almasının sürekli olmayacağını düşünüyorum. Beşiktaş'ın daha çok puan alabilmesi için daha az umut veren futbol oynaması gerekiyor. Olabilecek en gerçekci oyunu, en skorer şekilde oynatması gerekiyor. Sergen Yalçın'da bunu yaptı...