Masis Kuyumcu'nun yazısı şu şekilde:
Süleyman Seba döneminde ön sıraları dolduran kıymetli insanları küstürüp, yerlerine şakşakçıları oturttuk. Camianın kimyası da böylelikle bozulmuş oldu.
Gençler bilmezler, Onursal başkanımız Seba öncesi Mehmet Üstünkaya, kulübü dönemin şartlarına göre öyle üstün bir seviyeye getirip devretmişti ki Seba'ya da buna layık olma adına başarılı olmaktan başka yol kalmamıştı.
Beşiktaş çok kan kaybetti. Kişisel iliskileri, duygusallıkları bir kenara bırakıp, en doğru adayı tespit edip oyumuzu kullanmalıyız. Kongre üyelerinin, oy verirken, Beşiktaşlılığın ne demek olduğunu anlayan, Gerçek Beşiktaşlı olup Beşiktaş'a gönülden bağlı adayları iyi incelemesi, Beşiktaşın manevi değerlerine sahip çıkacak, koruyup kollayacak bir başkanı seçeceğine emin olması gerekir. Bir kulübü yönetecek donanımın yanında Beşiktaş'a gönülden bağlı kişileri seçmek lazım.
Zira bu seçim Beşiktaş için köprüden önce son çıkışa gidecek son trenin hareket zamanıdır. Ve bu trende de son bilet satılmış olacaktır...
Yanlış ve duygusal bir seçim yapıp da "Allah kahretsin, elim kırılsaydı da oy vermeseydim" gibi komik hayıflanmaların da hiçbir anlamı yok çünkü iş işten geçmiş olacaktır.
Kişisel kinleri de bir tarafa bırakmalıyız söz konusu Beşiktaş ise gerisi teferruat olmalı.
Bugüne kadar Beşiktaş'ın başına gelen paralı denen başkan ve yoneticinin alacağı kalmamıştır. Beşiktaş'ı zarara uğratanlar elini kolunu sallayarak kulüpten gitmiştir. Acısını biz Beşiktaş taraftarları çekiyoruz.
Beşiktaş kongre üyesi olarak artık sadece kulübe, Türk sporuna hizmet edecek bir başkan ve yönetim kurulu istiyorum. Paralı değil, parayı yönetmeyi bilen başkan istiyorum. Tribüne oynayan değil, tribünün ve sahanın menfaatini, kişisel hesaplarının üstünde tutan bir başkan istiyorum.
Başkanlar ve yönetimler gelip geçici, baki kalan bizleriz. Bakın maçlara gelenlere, hangi giden başkan maçlara geliyor. Bırakın giden başkanları onların yöneticilerini bile birkaçı hariç tribünde göremiyoruz .
Beşiktaş Kulübü bir başkan ve yönetim kurulu seçimi sürecini sonlandırmaya adım adım yaklaşıyor. İki isim adaylıklarını açıklamış durumda. Her ikisi de saygın ve kesinlikle bu makam için son derece yetkin isimler.
Kongre üyeleri ve taraftarlar arasında önemsenen ‘paralı başkan’ imajına uygunlar. Sorum şu son 24 yıldır gelen başkanların hepsi ‘paralı başkan’ değil miydi? Onların ‘paralı’ olmalarının kulübe ne gibi bir katkısı oldu? Bu kişilerin kendi şirketlerini yönetme konusundaki başarısı herkesin malûmu ama kulüp konusunda aynı başarıyı gösteremediği de ortada. Bugüne kadar borç bitirmek değil, borç büyümedi mi?
Sosyal medyada ve muhtelif platformlarda sayın başkan adaylarını yermek amacıyla kullanılan ‘matruşka’ benzetmeleri, ‘biri ötekinin devamı’ gibi söylemlerin ne gibi bir dayanağı olduğunu da anlayabilmiş değilim. Bu ortamı germekten, başkan adaylarını yıpratmaktan başka bir işe yaramıyor.
Öte yandan birtakım ortamlarda, kullanılacak oylarla ilgili, ‘satılmış oy’, ‘blok oy’ vs söylemler dolaşmakta. Herkesin görüşü kendine. Oy pusulasıyla perdenin arkasında kullanılan oyun kime gittiği, seçmenin kendi bileceği iş. Bu tarz spekülasyonlar taraftarları geriyor ve maalesef maksadı aşan sözler sarfedilerek gereksiz yere husûmetler doğuyor..
Taraftar Fikret Orman'a bağırdığı gibi Hasan Arat'a paralar nerede diye bağırıyor, ikinci başkan Hüseyin beyde bu tezaruhattan dolayı oy kaybediyor, peki şimdi bir düşünün taraftar Fikret Orman'a paralar nerede diye bağırdığında ikinci başkanı kimdi Serdal bey değil miydi? Bazı şeyleri unutmamak lazım.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün tarihine altın harflerle yazdıracak bir başkan ve yönetim kurulu bekliyorum. Sayın Seba gibi, başkanlığı bıraktıktan sonra da alnı açık bir şekilde, dimdik her maçta tribünlerde yerini alacak, taraftarların her fırsatta onları ayakta alkışlayarak karşılamalarını sağlayacakları icraatlara imza atmalarını yürekten diliyorum.