Geçtiğimiz hafta, TFF 2. Lig’inden Sarıyer’in bir maçını izlemiştim. Bugün sahada, geçtiğimiz hafta Galatasaray’a kök söktüren Beşiktaş değil, sanki Sarıyer vardı. Bugün oynanan futbolla TFF 2. Lig’inde bile zirveye zor oynanır.
Takımın 11 futbolcusu da son derece kötü bir futbol sergilediler. Ayağına top gelen her futbolcu, en müsait pozisyonda olan arkadaşına topu aktarmak yerine, gelişi güzel topu uzaklaştırmak isteyince bu toplara rakip oyuncular kolaylıkla sahip oldular.
Ajax maçından sonra “keşke Galatasaray’ı Süper Kupa finalinde 5-0 yenmeseydik. Bu galibiyet takımın gerçek durumunu görmemizi engelledi” diye yazmıştım. O maçta Mustafa Hekimoğlu’nun gol atmasından sonra hoca, santrafor ihtiyacım yok, demişti. Oysa son birkaç maçtır, Immobile’nin yetersiz kaldığını ve Mustafa’nın şampiyonluk hedefi olan bir takımın ikinci santraforu olamayacağını net olarak görüyoruz. Şampiyonluğa oynayan bir takımın en az üç güçlü santraforu olur.
Bu sezonun kadro planlamasında ciddi hatalar yapıldı.
Kadro planlamasında, Samet Hoca ve ekibinin devre dışı bırakıldığı söyleniyor. Bunu çok sağlam kaynaklardan doğruladım. Samet Hoca ve ekibi son yapılan transferlere ciddi olarak karşı çıkmışlar. Daha iyi bir santrafor alınmadan Muleka’nın gönderilmesine de muhalefet etmişler.
Kulübeye baktığımızda, kötü giden maçları çevirecek kalitede oyuncularımızın olmadığı görmekteyiz. Buna rağmen Svensson’u yedekte tutup, Onur Bulut’u oynatmak ciddi bir hata idi. Onur’un önünde de defansif özelliği olmayan Muçi’nin oynaması ise mağlubiyete davetiye çıkardı.
Masuaku bugün, idman maçında bile olmasına müsaade edilmeyecek düzeyde gayrı ciddi oynadı. Yenilen ilk iki golde de büyük hatası vardı. Peki, kim iyi oynadı diye sorarsanız cevabım, hiç biridir!
Bu takım duran topları kullanmayı bilmiyor. On maçtır bir duran top ya da korner gölümüz yok. Bu takım taç atmayı bilmiyor. Bugün kullanılan taçların önemli bir kısmı doğrudan rakibe gitti. Hatta neredeyse Masuaku, rakibe taçtan asist yapıyordu. Peki bu hoca antrenmanlarda bu takıma ne çalıştırıyor acaba?
Hocanın maç sonu değerlendirmesinde Onur Bulut’u övmesini ise hiç anlayabilmiş değilim. Şahsi görüşüm, hocam rakibini analiz edip, yeterince çalışmamış. Bu mağlubiyet doğrudan hoca yazar!
Maçın hakemi de sonucu ciddi olarak etkiledi!
Zorbay Küçük’ün Galatasaraylı olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçek. TFF ve MHK’daki lobi, Beşiktaş’ın Arda Kardeşler hamlesine karşı rest çekerek, bu maça da bir Galatasaraylı hakemi atadı.
Daha 7. dakikada Sadık, gole giden Rafa Silva’yı iki eli ile birlikte arkadan iterek düşürüyor. Hakem bu pozisyona uzak değil. Görmemiş olamaz. İyi niyetli bir hakem olsa, kaleciyle karşı karşıya kalmış olan Rafa Silva’nın kendini yere atmayacağını bilir. Bu hareketin cezası doğrudan kırmızı karttır. Hadi Zorbay Küçük atladı, peki VAR hakemleri defalarca izleyip, bu pozisyonu çözemediler mi? VAR hakemleri Abdullah Buğra Taşkınsoy, AVAR hakemi Deniz Caner Özaral’ın isimlerini de yazın bir kenara.
Hakemler, Beşiktaş kötü oynarken daha rahat doğruyorlar. Çünkü maçtan sonra hakem kararlarının değil skorun ve Beşiktaş’ın performansının konuşulacağını biliyorlar. Maç 2-1’e geldikten sonra ne olur ne olmaz kaygısı ile tüm yakın temaslarda Beşiktaş aleyhine düdük çaldı. Üçüncü gol öncesi Can Keleş’e yapılan net faulü vermeyerek, eksik yakalanan Beşiktaş defansına karşı Kasımpaşa’nın atağa çıkmasını ve üçüncü golün atılmasına katkı sağlamış oldu.
Beşiktaş yönetimi çok önemli iki dersten sınıfta kaldı
Bu derslerden birincisi yanlış kadro planlamasıdır. Ahmet Nur Çebi döneminde bugünkü kadrodan daha fazla oyuncuya verilen ücretlerden, bu kadroya tam 7 milyon Euro daha fazla ücret ödeniyor. Astronomik bonservis ücretlerini hiç konuşmuyorum bile. Bu harcamanın karşılığı bu takım yapısı olamaz!
Sınıfta kaldıkları ikinci ders ise TFF ve MHK’da yeterince güç oluşturamadılar. MHK alenen Beşiktaş’ı bir düşman ilan etmiş, elinden geldiğince yükleniyor. MHK başkanının Arda Kardeşler’e 6 ila 8 maç ceza vereceklerini açıklaması da bu savaşın bir göstergesidir. Güçlü bir Beşiktaş yönetimi, Arda Kardeşler’e düdüğünü duvara astırır ve bu maça “Tofaşçı” Zorbay Küçük’ün atanmasını engellerdi.