Yönetim geçen seneyi Çebi dönemi olarak ilan edip sorumluluktan kurtulmasına ve taraftarları ikna etmesine rağmen, Beşiktaş tarihinin en pahallı iki transferini yaparak-Al Musrati ve Muci 41 milyon avro (vergiler hariç)-bir şekilde sorumluluk aldı. Türkiye Kupasını Ghezzal'ın büyük katkısıyla kazanca bunu kendi hanelere yazmaları zaten bunu kabul etmeleri anlamına geliyordu.
Bunu söylememin nedeni nasıl bir algı manipülasyonu yapıldığını belirtmek için..
Mendes'in tahtasından yapılan bu transferlerle birlikte bu sezon tamamen yeni yönetimin inisiyatifinde devam etti. Mendes ile baskan güdümünde itibar suikasti yapılarak ve açikca tehtit edilerek-daha gercekci olarak transfere alan açılması icin gönderilen-Aboubakar, Muleka, Colly (Ser-A da oynadı, Yunan ligindeki lider ve şampiyon olan PAOK’a gitti ve Beşiktaş’ta 46 maçta penaltısız 8 gol attı) ve Amarty’in maliyetleri ile beraber ne kadar hatalı hamle olduğu ortaya çıktı.
Silva’ya verilen 10 milyon avro imza parası ile 6'sar milyon avro ile Silva ile İmmobile transferleri, yine Mendes'in tahtasindan anlamsız Joao Mario Transferi ve vasat iki tane 5 ve 7 milyon avroya iki stoper transferinin Van Brnockhorts ile hiç bir alakası yok.
Takımı mühendislik açısından incelerseniz Feyyaz ve Samet Aybaba'nin eleştirilecek yönleriyle ve birbirlerine karşı olmalarıyla birlikte, sahip oldukları donanimlara rağmen bilinçli olarak dışarıda bırakılması başkanın sorumluluğunda tüm işlerin yapıldığı anlamına gelmektedir.
Van Bronckhorst Rengers ile yaşadığı çok kötü sezon-ki orada da yeni oyunculara yer bulma sorununa bağlı olarak kariyerini Avrupa'da bitirme noktasına getirirken, Beşiktaş'ın teklifi onun açısından bir şansken yönetim-başkan açısından bir stratejiydi. Baskan’in en büyük anlayışı, kendi müdahale alanini yaratarak sözünü dinleyenleri etrafında tutması, farklı düşüncede ve zaman zaman eleştirel bakan kişileri bertaraf etme gerçeğine dayanmaktadır. Samet Aybaba'nin açıklaması ve bertarafı bunun kanıtıdır.
Van Bronckhorst'un seçilme nedeni de müdahaleye açık pozisyon verecek konumda olmasıdır.
Özellikle çıkardığı kadroların ve yaptığı değişikliklerin bu kadar sorunlu olmasının dayanağı-bana göre kadroya yapılan müdahalelerdir. Hiç bir antrenör ne olursa olsun, bilerek ve isteyerek bu kadar sorun yaşamaz. Van Brnockhorst'un Semih'le-test sonuç bahanesine rağmen ve Demir Egey'le ne sorunu olabilir ki? Biri Muci'nin oynamasi için kulübeden çikmazken, digeri Al Musrati için adeta sürgün edildi. Diğer konu ise Çebi döneminde olduğu gibi uçaktan inen oyuncuların kadroya alınması da çok şeyin değişmediği anlamına gelmektedir.
Bunlar Van Brnockhorst için sorunken, sorun yapılmadığı noktada Van Brnockhorst'un asıl sorunu başliyor. Daha doğrusu zaaflar…Kadroya yapılan müdahalelere sonrası ortaya çıkan kötü görüntüyü yok etmek için panik yapan Brnockhorst, hatayı hata ile yani yanlış değişikliklerle ve koruma iç gülüşüyle yaparak sorunu çözülemez hale getirerek sorunun parçası olmaktadır.
Van Brnockhorst Hollanda ekolünden gelen ve belirli bir entelektüel yapıya sahip birisi. Teknik bakımdan bu avantajlari içselleştirememesi onun bir takım eksiklikler ile mesleki alana çıkmasına neden oldu. Haliyle bu eksik yapısı birtakım zaaflari tetikleyen unsurlara alan açmasinin ana gerekçesi olmaktadır. Özellikle Avrupa maçlarındaki aciz görüntü ile, 11’e 10 Trabzon maçı ile Antep maçındaki 7 stoper oyunu bunun en iyi örneklerdir.
Lyon ve Galatasaray maçları çok zor geçeceğe benziyor. Burada alınacak olumsuz sonuç hocanın gönderilmesine zemin hazırlayabilir. Zaten başkana yakin şahsiyetler (!) şimdiden bunun yolunu yaparak ve hocaya faturayı keserek sosyal medyada algı manipulasyonuna başladılar. Bunlar öncü artçılar.
Bu noktada tartışılması gereken konu; Van Bronckhorst’un suçu ne kadar?
Duhuliye.com