Kendime hayret ediyorum Beşiktaş’ta eleştirecek şey bulamayınca, (aramızda) sanırım biraz da sinirleniyorum! Yılların alışkanlığı bu, nasıl bulamazsın? Adım çıkmış bir kere  ‘muhalife’ mutlaka eleştirecek bir açık bulmam gerekli ama çok zor üstüne üstlük giderek de zorlaşıyor!

Beşiktaş’ın mutlak yengiye gereksinim duyduğu maçta oyun bir kez daha sol kanadın üzerine kurgulandı ilk maçtaki gibi. Ancak bu kez  durum farklılık içerdi. Arthur Masuaku ile Semih Kılıçsoy birbirlerini kusursuz tamamladılar sol kanatta ve hiç açık vermediler. Öyle ki ilk maçta Beşiktaş’ın sol kanadındaki savunma zaafını iyi kullanıp gol atan Reneto Steffen dahi afallayıverdi.

Ciro Immobile’nin erken bulduğu gol Beşiktaş’ı rahatlattı ve siyah-beyazlı ekip tribünleri dolduran taraftarının da desteği ile turu garantiye alacak ikinci golü bulmaya çalıştı. Sanırım bu arada ilk yarıda en az üç mutlak pozisyonda da yararlanamadı. Beşiktaşlıların buna itirazı olacağını sanmıyorum zira gönül verdikleri takım uzunca aranın ardından istenilen, arzulanan seviyede futbol oynamaya başladı. Beşiktaş ikinci yarının başında biraz geriye yaslanır gibi oldu akabinde de Lugano, Shkelqim Vladi ile eşitliği sağlayan golü kaydetti. Burada da hata birazcık Jonas Svensson’dan kaynaklandı!

Olağandır ‘hücum futbolu’ oynarken kontra atak ile gol yemek. Beşiktaş yeniden canlandı ve Gedson Fernandes ile bir kez daha öne geçti ardından da Rafa Silva, Ciro Immobile ve oyuna sonradan dahil olan Salih Uçan’ın golleri geldi. Beşiktaş, ilk maçta 3-3 berabere kaldığı Lugano’yu İnönü Stadı’nda 5-1 yendi ve UEFA Avrupa Ligi’nde gruplarda mücadele etme hakkını eldi etti, hem de şaibesiz ve bileğinin hakkıyla. Futbol için söylenmesi gereken Beşiktaş’ın çok iyi oynadığı ve kazanmayı hak eden taraf olduğu. Teknik olarak eklenmesi gereken ise Milot Rashica- Jonas Svensson ikilisinin sağ kanattaki yetersizliği. Bu ikili ligi sorunsuz götürür lakin iş Avrupa Ligi olunca durum farklılık içerir!

Hemen altını çizeyim, Semih Kılıçsoy’un sol kulvarda biraz zorlanacağını varsaymıştım ama yanılmışım. Cenk Tosun’dan sonra kendini her pozisyonda yere atmayan, yılmadan mücadele eden Semih’i izlemek yanlısına da yansızına da keyif veriyordur kuşkusuz. Elbette Rafa Silva ve diğerlerinin de hakkını teslim etmeli. Hatta ve hatta geçen sezon ‘satılmalı’ dediğim Gedson Fernandes’in bile… Meğer adam oynamak için uyumlu bir takım bekliyormuş bunu biz nereden bilelim!

Bu başarının ardında kim var? Önce başkan Hasan Arat ile yönetimdeki arkadaşlarını kutlamalı ama büyük payı Hollandalı teknik direktör Giovonni van Bronckhort’a vermeli. Niye mi? Bu kadar kısa sürede Beşiktaş’a oynattığı ‘kusursuza’ yakın futbol için elbette ki…

Ve hemen ekleyelim. Beşiktaş takım oldu; yardımlaşmayı, paylaşmayı, birbirlerinin açığını kapamayı öğrendiler. Bunu kim yaptı? Elbette ki kısa sürede Giovonni van Bronckhort… Geldiği günden bu yana adamın ağzından bir tek olumsuz ve rahatsız edici cümle çıkmadı. Ne Okan Buruk gibi “Ama biz son iki sezonun şampiyonuz” dedi ne de hakemleri eleştirdi. Ayrıca yedek kulübesindeki oyuncalara, özellikle de gençlere şans verdi ve veriyor. Daha ne yapsın?

Asena Özkan/T24