Gazeteci Müslüm Gülhan A Milli Futbol Takımımızın Euro 2024 Son 16 Turu'ndaki Avusturya maçını köşesinde değerlendirdi. 

‘Kırmızı Pazartesi’ tehlikesi altında Avusturya maçı!

Kırmızı Pazartesi kitabı, Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez tarafından yazılan bir romandır. Kitabının içeriğinde, olacağı bilinen bir cinayeti anlatırken cinayetin sebebinden çok cinayetin nasıl işlendiğine daha çok önem verilir. Çünkü, cinayetin işlenmesinden çok cinayetin gerçekleşeceğini herkesin bilmesine rağmen kimsenin sesini çıkarmaması ve bir şey yapmamasının detayı anlatılır. Hatta bu kitap, daha sonra psikolojide ‘tehlike yaklaştığı halde gerçekleşeceğine inanmamak’ şeklinde tanımlanan Santiago Nasar sendromunu ortaya çıkarmıştır.

Montella için de ‘Kırmızı Pazartesi’ hazırlığı var. Buradaki cinayet kolektif bir cinayettir. Tüm yöresel figürlerin kullanıldığı ve taraftarlık kisvesi altında, ulusal bilinci temsil eden milli takımı bölerek futbolcular üzerinden yıpratılması temel hedef haline getirilen bir kolektif yapı…

Sosyal medyada bu cinayetin süreci tetikçiler tarafından başlatıldı. Bu tetikçiler romandaki Pablo ve Pedro Vicario kardeşlerin tavırlarına bürünerek Montella ile sonuç üzerinden ilk karşılaşacakları zamanı beklemektedirler. Roman ile buradaki fark cinayet namus cinayeti değil organize çıkar cinayeti olacaktır.

Milli takımı ele geçirme ve TFF’nin elinde bulunan servetten yararlanmak için bir politika üzerinden ve siyasi ilişkilerle buradaki konuma ait olmak amaçtır. Kamu artık içinden servet transferi yapılan bir alan haline geldiği için, bu strateji kurumsallaştırılarak özerk olan ama atama ile yönetilen tüm işletmelerde geçerli hale gelmiştir.

Montella bu yapı için uygun biri değil! Nedeni ise, küresel sermaye-Mendes’in temsil ettiği çok uluslu sermaye ile içerideki sermayenin iş birliği neticesinde futbolun tamamen kontrol edilmesi üzerine bir plan yapılmaktadır. Yani, anlayacağınız Metin Korkmaz gibi yöresel bir menajerin-figürün üzerinden koparılacak bir yaygara değil… Dünyadaki sosyoekonomik yapı içinde futbol çok kullanışlı bir enstrümandır. Türkiye’de bu küresel sömürü mekanizması içinde sürece dahil edilmiştir.  Anlamsız ve kulüpleri batağa sürükleyecek şekilde ve karşılığı olmadan ödenen paralar ile ödenecek olan paralar bunun ispatıdır.

∗∗∗

Olay mahalline-sahaya gelirsek… Hedef olan Montella futbolcuyken santrafor oynuyordu. Serie-A’da oynadığı süre içinde 288 maçta 141 gol attı ve 32 asist yaptı. Bir santraforun neye mal olacağını ve olmayacağını anlayabilecek futbolcu tecrübesine sahip. Tekstilci, bakkal, manav, hasbelkader yorumcular, kulüp tetikçileri Montella’ya santrafor oynatmanın nedenlerini-cehaletle ve hamasetle-sosyal medyada açıkladılar!

Gerekçeleri ise Cenk’i oyuna aldıktan sonra gol atması. Ama, Cenk iki kere top sürerken düşmesine, hiçbir ikili mücadeleyi kazanamamasına, kaleciyle karşı karşıya kalacak boş arkadaşına pası verememesine rağmen, kutunun içinde rakip takım 10 kişi kalıp tamamen yorulup, oyundan kopmuşken en uygun pozisyonda gol atmasının nedeninin Montella’nın doğru zamanda ve doğru yerde Cenk’i oyuna almasının hem Cenk’e hem de takıma büyük yarar sağladığına dair yorum yapamıyorlar.

‘Bilgi’ ve ‘gerçek’ artık bu ülkede gereksiz birer teferruattır. Avusturya Milli takımında ise Ralf Rangnick takımın tek patronudur. Tüm oyun ve oyuna uygun takım kurgusunu kendi prensipleri doğrultusunda belirlemektedir. Taktiksel disiplin onun için temel prensip olmasından dolayı oyuncuların bunun dışına çıkmasına izin vermediği gibi, zararını gördüğü an müdahale ederek sürece verilecek zararın önüne geçmektedir.

Her maçı 15 ile 16 kişi oynayarak kulübeden müdahalenin bir strateji olarak kazanımlarını kullanmaktadır. Atılan gollerin çeşitli oyunculara dağılması ile aynı şekilde asistlerin de dağılması nasıl bir kolektif oyunun geçerli olduğunu net belli etmektedir. Çok iyi bir orta saha kurgusuna ve orta saha oyuncularına sahip. Sabitzer, Schmid, Limer, Grillitsch, Seiwald ve Baumgartner ile sarı kart cezalısı olan Wimmer. 4-2-3-1 dizilişi ile oynarken, bu orta saha oyuncularından beşi ile oynarken iki oyuncuyu hamle oyuncusu olarak kullanan Rangnick bundan da iyi sonuç almaktadır. Ön baskıyı iyi yapan Avusturya Milli takımı oyun temposunu düşürmeyerek rakibini baskı altında tutmayı başarmaktadır.

Önde Arnautoviç ile tek santrafor oynarken; arkası dönük oyun içinde topu iyi tutan Arnautoviç boş koşulara iyi asist yaptığı gibi, kutu içinde de çok etkili santrafordur. Oyun, genelde ön libero oynayan Grillitsch ile başlarken arkadan oyun kurma stratejisi iki ön liberonun önündeki üçlünün boş koşularla rakip arkasında top ile buluşması atak kolaylığı yaratmaktadır. Bu organizasyon içinde, bu sene turnuvaya damga vuran Bologna takımının oyuncusu olan Posch ile diğer kenar oyuncu olan Prass, kenar oyuna girerek santrafor arkasındaki aynı üçlünün içeriye girmelerine neden olarak gol aksiyonunu zenginleştirmektedirler.

Oyun temposunu yüksek tutarak ve topu genelde üçüncü bölgede pasa dayalı oyuna geçirip oynarsak dengeyi sağlayabiliriz. Hem hücum aksiyonu içinde hem de savunma aksiyonu içinde muhakkak takım set oyununa önem vermemiz gerek. Hakan’ın olmaması çok büyük kayıp olmasına rağmen oyunu taktiksel bütünlük içinde tutarsak bireysel hataları da önlemiş oluruz. Bizim için en büyük sorun birinci bölgede-kutu içinde savunma kurgusu. Hem gereksiz atlamalar ile alan boşaltma hem de hat oyununu bozma en çok yapılan hatalar ki gol yiyoruz.

∗∗∗

Bu turnuva teknik adamların inisiyatifinde geçmektedir. Hocaların donanımları ve oynatmaya çalıştıkları oyun ile kadro sonuca direk etki etmektedir. Bunu iyi kullanan takımlar-ülkeler başarılı olmaktadırlar. Slovakya hocası İtalyan Colzana, Gürcistan hocası Fransız Sagnol, İsviçre’nin hocası Murat Yakın ve İspanya’nın hocası de la Fuente bunların başında gelmektedir. Bir tek biz hocamızı ‘öldürmek’ için çaba sarf ediyoruz."