Beşiktaş kulubü diğer bütün spor camiaları gibi kendi içinde değerleri taşıyan özel bir yapı. Bu yapının oluşmasında Şeref beyden başlayan isimlerini saymakla biteremeyeceğimiz büyüklerimiz rol almış. Hepsinin ruhu şad olsun. Yaşım itibari ile bu efsanelerden birini tanıma daha doğrusu onun Beşiktaş’ını yaşama fırsatım oldu. 10’lu yaşlarımda başkan olan saygı değer Süleyman Seba başkanlığı sırasında bizlere yaşattğı sayısız başarıların daha önemli olarak Beşiktaşlı olmanın Onur’unu hisstetirmiştir. Parasızlıktan kırılmış, başarısızlıktan sinmiş ve sistemin ‘’2 büyük yeter ülkeye’’ kodlu operasyonuna karşı koyamaz hale gelmiş bir kulubün başına geçip, bugün iliklerimize kadar hisstetiğimiz değerler manzumeleri ile birlikte herkesin saygı duyacağı bir kulüp haline getirmiştir. Evet bizler şimdiki gençlere,çocuklarımıza 5 yıldızlı forma, 2 tane Avrupa kupası yada karun gibi zengin bir kulüp bırakamıyoruz ama Süleyman Seba’dan aldığımız Beşiktaşlılık Onurunu büyük bir gururla teslim ediyoruz. Beşiktaşlılığı anlatırken hala büyük başkanın davranışlarından örnek verebiliyoruz. Allah gani gani rahmet eylesin.
Yeni sezon tüm Karakartallara hayırlı olsun. Dün akşam ile ilgili daha doğrusu Eylül 15’den önce takımla ilgili çok da Teknik yorum yapmak doğru olmayacaktır. Kadro yapısı için bir iki yorum yapar isek. Rosier’in savunma tarafındaki sıkıntıyı geçen seneden beri yazıyorum ama onu büyük oyuncu yapan önde gösterdiği inanılmaz tempo ve aksiyonlar.Onun sakat yada cezalı olduğu maçlarda benzer bir oyuncu olmayacağı için çok aksarız. Sol bek için ise Nskala’nın iyi niyetine ragmen kalite açısından takımın gerisinde olduğunu kabul ediyoruz. Rıdvan onu kesecek durumda değilse takımın genel kaltisenin çok gerisinde bir sol bek rotasyonu var demektir. Beşiktaşın bu iki bek sorununu da tek kişi ile çözmek için Mert Müldür gibi bir oyuncuyu mutlaka takıma katmalıdır. Evet Stoper,santrafor,8 numara lazım ama bu kadar yatırım yapılan bir takımda beklerinin alternatifsizliği kabul edilemez. Kenan Kraman ve Salih Uçan çok doğru transferler gibi göründüler bana umarım yanılmam deyip saha içine çok girmeden başka bir bakış açısı getirmek istiyorum dün kü mücadeleye.
Maçı tribünden izlerken farkettim ki bugünün Beşiktaş’ı Süleyman başkanın 80’li yılların sonu 90’lı yılların başındaki takıma bir çok açıdan benzemekte. O günlerde de takım iskeletini korur her sene ufak değişiklikler ile güçlenerek giderdi ki bu 5 sene sürdü sonunda da nağmağlup şampiyonluk geldi. Bu sene başlangıcını da geçen senenin devamı gibi olması da sevindirici nokta. Bir başka benzer konu ise rakiplerin bakış açısı. Dün Rizespor topçuları gol yemeyi o kadar normal karşılayıp hiçbir şey yokmuş gibi zaten yiyecektik oyunumuza devam edelim mücadele edebildildiğimiz kadar edelim psikolojisindeydiler. Yani gelirken kabullenmişler. Maçtan sonraki Bülent Uygun’nun açıklamalarında da aynı psikolojiyi gördük. Bu da o zamanlardaki efsane kadro karşısına gelen takımların yaşadıkları ile benzeşiyor ki üstünlüğünü kabul ettirmenin en büyük göstergesi denebilir. Hatta Ezeli rakiplerin durumundan bile bunu anlayabiliyoruz. Fenerbahçe sessiz sedasız çalışıyor, o havalı durumları yok. Hesaplasalar takımları parasal değerde çok üstün ama onlar da rakiplerinin ne kadar güçlü olduğunu çok iyi biliyor. Galatasaray desen farklı bir oluşum içersinde ne yaptıklarını bildiklerini düşünmüyorum. Bir tek Trabzon kapasitesinden fazla para harcayarak başarı peşinde koşuyor. Mutlaka güvendikleri bir şeyler,yerler vardır ama sahada işlerinin kolay olmadığını çok iyi biliyorlar.
Şimdi camiya büyük bir iş düşüyor o da ülke futboluna çok uzun süreli hakimiyet kurmak. 3 kere geldi bu şans elimize. İlki Süleyman Seba zamanında 3 kere üst üste yakalanan şampiyonluğun devamındaki 92-93 sezonu. O günleri hiç yaşamamış yada yaşamış ama kafasından silinmiş arkadaşlarım, o şampiyonluktaki rakibin kim olduğu ve hangi futbolcuların başrolde olduğunu google’layıp bakabilirsiniz.Sonraki şans 2003 yılındaki muhteşem kadro ile Serdar Bilgili’nin eline gelmişti. 2004 yılındaki skandalı çözebilecek kişiler hala hayatta. Hem kulüp içersinden hem de dışardan (belki şimdilerde ülke dışından) etkilerin olduğu söylenir durur. 3.sü ise bunlardan biraz daha masum. Fikret Orman’a denk geldi. Feda diye gelen başkan özel uçakla topçu peşine, farklı işler peşine düşmüş takımın hocası da teşkilatı çözmüş bir şekilde kendini milli takıma atmıştı hatırlayın. Bu 4. Şans. Kulubün başındaki kişinin para ile pulla işi yok yani batıktı çıkıktı iş güç peşinde değil, hocası desen kimseye yaranma peşinde olmaz bir de kimsenin değil bizim efsanemiz yani buralar sağlam. Ne Mutlu ki o sayın Seba’ya tezgah kuran çok eskilerdeki teşkilatlar da örgütler de artık barınamıyorlar. Yani bu sefer dümene geçmek biraz daha olası. Kısaca Beşiktaş kulubü ülkenin futbolda 10 sene boyunca lokomotifi olmaya kendini yapısal olarak hazırlamalıdır. Bizlere düşende, Mayısta asılan bayrakları indirmek yerine solunca yenisi ile değiştirmektir.