Benim için Semih ve Salih kulübeye mahkum edilmemesi gereken özel oyuncular... 

Beşiktaş'ı sezon başı dokunuşuyla yeniden ''Şampiyon takım'' kimliğine kavuşturan Hollandalı teknik direktör Giovanni van Bronckhorst'daki o hızlı yükselişin aksine son dönemdeki durağanlığa ait kararsızlık, korku, kaygı ve telaş dolu değişimi anlayamadığımı gazetem Türkiye'deki köşemde, digital ortamdaki bu sütunlarda, TGRT EU'daki Futbol Ekstra ve TGRTfm'deki Topuklu Krampon programlarında açık açık anlatmış hatta ''van Bronckhorts'un kafasını kim karıştırdı?'' diye sormuştum.

Görüntüye aldanmayın sayın Arat 

Ne Hasan Arat Başkan, ne bilgisine, insanlığına ve takım çalışmasına olan yatkınlığına duyduğum güven ve inançta zerre kuşku taşımadığım ikinci başkan Hüseyin Yücel ne yönetim kurulu üyesi ve futbol sorumlusu Feyyaz Uçar ile kordinatör Samet Aybaba'dan şu ana kadar olumlu - olumsuz bir açıklama gelmedi. Niye bu sessizlik?

Anlıyorum; henüz tehlike çanları çalmadı... Görüntü idare ediyor, Beşiktaş eksik maçını kazandığında 20 puana ulaşacak ki, lider Galatasaray'ın iki puan gerisi ve yarışın liderden sonraki en kuvvetli adayı konumu devam ediyor, demektir. Tabii işler iyi giderse... Peki ya gitmezse?   

Kritik virajdaki 15 puan?

Beşiktaş bu manada şampiyonluk mücadelesinin kırılma anı diyeceğim sezonun en kritik virajına giriyor, gerçekten birbirinden zor maçlar ve idaresi fevkalade güç bir süreç bekliyor siyah beyazlıları. 
Ufuktaki Konyaspor, Galatasaray derbisi... Bitmedi Kasımpaşa, Başakşehir ve Göztepe maçları... 
Söyleyin, Beşiktaş bugünkü oyunu ile 15 puandan kaçını kazanır? Sizce puan kaybı olmadan bu süreci atlatabilir mi, buna 'evet' demek öyle güç ki.   

Semih'i de Salih'i de oynamalı...

Şimdi millî maç arasına girmişken bu eleştirilerin bir adım ötesine geçip 5 maçlık çok kritik viraj öncesi Semih Kılıçsoy ve Salih Özcan meselesini enine boyuna tartışmaya açmak ve Hollandalı teknik adama işini kolaylaştıracak bir öneride bulunmak istiyorum.

Cesareti, yürekten oyunu, hücuma çıkıştaki ustaca çalımları ile tanıdığımız iki futbolcuyu da oynat ki; hem oyuncuları kazanasın hem de Beşiktaş'ı kazanan takım hüviyetine kavuşturabilesin.

Eğer Avrupa'da Ajax ve E.Frankfurt maçlarını kaybetti ise Beşiktaş ki etti, sebebi teknik adamın istatistik saplantısı... Yine sonrasındaki Trabzonspor ve Gaziantep beraberlikleri iyi analiz edilirse Semih'siz oyunun Beşiktaş'a nasıl bir güç ve puan kaybettirdiğini kolaylıkla anlaşılır.

Ayrıca 2-0 kazanılan deplasmandaki Samsun ve içerdeki 4-2'lik Antalya galibiyetinin Semih'in ilk on birde başladığı maçlar olduğunu da hatırlatalım. Bu arada Semih'in sonradan oyuna girdiği Eyüp ve Kayseri maçlarındaki takıma yaptığı katkıları da göz ardı etmeyelim.  

Özetle böylesine önemli ve üstün yetenekli bir oyuncu koşu mesafesi düşük, savunma arkasına gereken koşuları yapamıyor, diye kulübede oturtulması çok yanlış ve hatalı bir değerlendirme.

Nitekim sonuçlar da bunu doğruluyor. Ayrıca taktik ve sistem sebebiyle Semih'in forvet oynaması yerine sol kanata atılması da onun meziyetlerini sergilemesini engelliyor.

Akıl akıldan üstündür

Bu sebeple kenarda oturtulması ise vahim bir durum.
 
Diyeceksiniz ki Semih, Millî Takım'da da süre alamıyor, doğru ama bu genç yıldızın yetersizliğinden değil Montella’nın “santrforsuz oyun sistemi''nden kaynaklanıyor. 

Diyeceğim o ki ''İstatistikler her zaman gerçeği yansıtmaz'' yardımcınız Jean Paul van Gasstel'in verilerini bir kenara koyun. Alın karşınıza Semih'i vitrine çıkaran Serdar Topraktepe’yi bir kahve için Semih'i ve meziyetlerini ona sorun, ''12 golü nasıl attı?'' diye… 

Sonuçta akıl akıldan üstündür, Semih'i kazanmak ve Beşiktaş'ı kazanan takım kimliğine kavuşturmak istiyorsanız bilesiniz ki; böylesine genç, topla çok iyi oynayan, çabuk ve etkili çalımlar atabilen Semih gibi üstün meziyetli futbolcuların oynama alışkanlığı köreltilmemeli.