‘Konfigürasyon...’ Bu da nereden çıktı şimdi Beşiktaş? İnönü Stadı’nda Malmö ile Avrupa Ligi maçı oynarken bilgisayar literatürüne ait deyişi gündeme getirmek... Kafanızı şişirmeden kısaca aktarayım…
Konfigürasyon, bilgisayarı oluşturan parçalar ile bilgisayardaki programların ayarlanması bu kelime ile tanımlanıyor. Şayet futbola uyarlayacak olursak, oyuncuların sahadaki görev alanlarına dağılımı ile örtüşüyor. Teknik direktör takımı doğru ‘konfigüre’ ederse genelde sonuç olumlu oluyor. Beşiktaş’ın sezon başından bu yana yaşadığı sorun tam da bu. Hangi eleman, nerede ve nasıl verimli olur? Bir de şunu eklememiz gerekiyor; Kadroya katılan futbolcu transfer edildiği takımda kusursuz hatta çok da iyi oynuyor lakin Beşiktaş’a geldiğinde aynı beceriyi gösteremiyor. Nedeni oldukça net, açık! X futbolcunun geldiği takımda her oyuncu yeterli bireysel beceriye sahip, X futbolcu sıradan oynasa dahi diğerleri onun açığını kapıyor ve hatası ön plana çıkmıyor. Beşiktaş ise X futbolcunun açığını kapayacak elemana sahip olmadığı gibi söz konusu oyuncudan ‘yaratıcı’ çoğu zaman da ‘kurtarıcı’ olması bekleniyor…
Şimdi anlayabildin mi sevgili Giovanni van Bronckhorst, Joao Mario’nun da Cher Ndour’un da Beşiktaş’a katkı sağlayacak beceriye sahip olmadıklarını? Her ikisine farklı görevler versen de olmaz hele hele elinin altında hazır halde Al-Musrati gibi ‘mücadeleci’ oyuncun varken. Beşiktaş kendi sahasında ve seyircisi önünde tam 76 dakika debelendi durdu. Beşiktaş topa daha fazla sahip olan ekipti ancak gole yaklaşan konuk Malmö oldu söz konusu dakikaya kadar. Bunun sorumlusu da Beşiktaş teknik direktörü Giovanni van Bronckhorst’tan başkası değildi elbette. Geldiği günden bu yana takımın dengesini bozan Joao Mario sol kanatta hiçbir şey yapamadığı gibi önündeki topu kazanmak için hamle yapmaktan dahi kaçındı. Cher Ndour da görev yaptığı diğer maçlardaki gibi sadece Gedson Fernandes ile değil diğer oyuncularla da uyum sağlayamadı. Zaten anlayabilmiş değilim Al-Musrati varken Cher Ndour seçimini! Bunlara bir de Ernest Muçi’nik ilk yarıdaki ‘basiretsiz’ oyunu ile Semih Kılıçsoy’un top kayıpları eklenince Beşiktaş üç puanı getirecek golü bulamadı.
Ta ki teknik direktör Bronckhorst; Cher Ndour - Al-Musrati ve Joao Mario - Milot Rashica değişikliklerini yapana kadar. Değişimlerin ardından sanki sahadaki Beşiktaş’a ‘sihirli değnek’ değdi ve takım olarak oynamaya başladı. Ve beklenen gol de ilk yarının en kötüsü Ernest Muçi’den geldi takımın formda ismi Jonas Svensson’un pasında. Sonrasında Semih Kılıçsoy kendini ve golü buldu ve fark ikiye çıktı. Malmö ise golünü Søren Krukow Rieks ile buldu. İtiraf etmem gerekir ki bu golü ilk yarıda bekliyordum. Zira Malmö özellikle oyunun ilk bölümünde golü Beşiktaş savunmasının sol kanadında aradı. Sağdan bindirdikleri anda dahi topu sola açtılar. Bunun nedeni sol kulvarın savunma elemanı Arthur Masuaku’nun ‘oyun kurucu’ görevini üstlenip sürekli ileriye çıkmasıydı tabii ki… Ancak Arthur Masuaku nasıl ciğere sahip anlamak güç. Hem sol kanadın savunma oyuncusu hem de hücum elemanı, Joao Mario ‘konu mankeni’ olunca.
Bu maçtan ders çıkarması gereken kişi tartışmasız Giovanni van Bronckhorst… Hatalı seçimleri nedeniyle ligde yitirilen puanlar unutulur ama yanlışını yinelemeye devam ederse Hollandalı teknik adamı hiç kimse kurtaramaz, bir gecede yerine ‘kayyım’ atanır! Dilerim Bronckhorst ‘konfigürasyon’ dersinin gerekli notlarını almıştır.
Geceden aklımda kalanlar; 23 yaşındaki Ernest Muçi’nin fiziksel yetersizliği, Joao Mario’nun İstanbul’a ‘turist’ olarak geldiği, Cher Ndour’nun ‘laf olsun’ diyerek transfer edildiği, Jonas Svensson’un benliği ile mücadele etmesi, çoğu kez yerilen Arthur Masuaku’nun tükenmeyen enerjisi, kaleci Mert Günok’un hakkını da teslim etmeli. Hakemin kararlarını tartışmadan maç izlemek ne kadar keyifliymiş meğer…
Asena Özkan/T24