Futbol

'Türkiye liglerinin en büyük eksikliklerinden biri...'

Ali Eren Beşerler'le, Beşiktaş’ı, futbol oynadığı zamanları ve Ali Eren’in gözünden futboldaki eksikleri konuştuk.

Bu sezonki Beşiktaş’ı değerlendir misiniz? Yanlış giden ne sizce?

Beşiktaş şu anda kaosun içerisinde. Bu sezon Beşiktaş’tan çok bir şey beklemenin anlamı yok. Hemen teknik direktör alınsın istiyorlar, hemen bütün transferler yapılsın istiyorlar, bunlar kolay değil. O kadar çok transfer yapılmış ki, bunların hiçbirisi doğru transferler değil. Ben transfer olan oyuncuların kendileriyle alakalı bir şey söylemeyeceğim ama, transferi gerçekleştirenler, bu işi… (nasıl yapmışlar?). Yani Beşiktaş tarihinde herhalde bu kadar oyuncu alınıp da tutmadığı görülmemiştir. Ya da hiç bakmadan mı aldılar, bilemiyorum tabii, şaka gibi.

Şimdi bu oyuncuları geri göndermeleri var, bunların maliyetleri var. Bu maliyetlerin dışında, bunları göndereceksiniz, tekrar bir maliyet oluşacak. Tekrar transferler yapmanız gerekecek. Beşiktaş’ın en az 8-9 tane oyuncu alması lazım, yani 3-4 tane falan kurtarmaz… Kimse kendini kandırmasın. Zaten 5 oyuncuyu kadro dışı bıraktınız. Bailly gitti. Ghezzal’ı affetmişler, ama anladığım kadarıyla diğerleri de gidici. Bunların yerine de oyuncular almanız lazım.

Kadro dışı kalanlar arasında onbirin değişmez oyuncuları da vardı…

Rosier’i iki sene önce herkes seviyordu, atlıyordu üzerine. E şimdi ne oldu? Buradaki performans düşüklüğü ne? Bunu bulmak lazım her şeyden önce. Bence çok iyi oyuncu. Bana kalırsa, ‘kalsın’ derim. Ben olsaydım, tavrım Rosier’i kazanmaktan yana olurdu. Ama tabii, durumu, pozisyonu, problemi nedir bilemiyorum. Çünkü 2 sene önce müthiş futbol oynardı. Taraftar adama aşıktı resmen, herkes çok seviyordu. Ne oldu birdenbire bu oyuncudaki performans düşüklüğünün sebebi ne? Öncelikle bu soruya cevap bulmak lazım.

Sürü psikolojisi mi? Takımda hiç kimse eski ya da beklenen performansı sergileyemiyor. Bunda yönetimin ya da teknik kadronun rolü nedir?

Yani şimdi oyuncuyu alıyorsunuz da aldığınız oyuncuları kontrol etmiyor musunuz? Nedir bu çıkışlarda yaşanan düşüşlerdeki sebepler, bunlara bakmak lazım. Kulübün görevi sadece oyuncuyu alıp da sahaya çıkartmak değil. Onun psikolojik durumunu da değerlendirmek lazım. Problemleri mi var, sıkıntıları mı var? Çözülebilecek mi, çözülemeyecek mi? Bunların hepsini kontrol etmesi gerekiyor.

Sizin oynadığınız zamanlarda futbolcuların konsantrasyonunu arttırmaya yönelik periyodik olarak gerçekleşen psikolojik destek uygulamaları ya da benzer bir görüşme oluyor muydu?

Hayır, olmuyordu. Halen olduğunu zannetmiyorum. Türkiye liglerinin en büyük eksikliklerinden biri de bu. Bence takımların, kulüp bünyesinde psikiyatr bulundurması gerektiğini düşünüyorum. Bu kişilerin mutlaka futbolcuları izlemesi lazım. Saha içinde, antrenmanda gözlemlemesi lazım. Alanında uzman kişiler, bu konuda zaten gerekli tespitleri yaparlar. Çünkü Rosier’e baktığın zaman, ben Rosier’in bu kadar düşüş yaşayabileceğini düşünemezdim. Bir futbolcu bu kadar düşüş yaşamaz yani... Bir sorunu var demek ki. Kulüp içinde bir nedenden kaynaklı olabilir, duygusal ya da mental olabilir. Mutlaka oyuncunun problemleri vardır. Bu kadar ani düşüşler normal bir şekilde açıklanamaz.

Özellikle bu sezon takım içi iletişim sorunları sık sık gündeme geldi. Oyunculara en yakın isim oldukları için bu işin psikolojik tarafı da genelde teknik direktörlere mi kalıyor?

Teknik direktörler iyi bir mentor olabilir, kabul ediyorum. Ama bir psikolog değiller. Futbolcuya destek anlamında nereye kadar gidebilir ki. 27-30 oyuncun var, maçlar var, yöneticiler var, kendi dünyası, ailesi var… Onun işi de kolay değil. Oyuncusunun motivasyonunun artması için gerekli dokunuşları yapar. Gerektiğinde özel olarak ilgilenir, ama bir yere kadar. Bu konuda yapabilecekleri sınırlıdır. Her şeyle ilgilenemez. Takım içi iletişimde zaman zaman kopuklar olabilir, burada önemli olan sorunu en kısa sürede bulup, çözüme ulaştırmaktır.

Sizin oynadığınız dönemde de buna benzer iletişim sorunları yaşanıyordu mutlaka…

Olmaz mı? Hem de çok büyüktü. Hala var.

Teknik direktör nasıl müdahale ediyordu duruma? Oyuncunun performansı düştü…

Kadroya almazlar. Oynatmazlar.

Kazanmaya çalışmıyor yani?...

Zaten sorun orada. İyi bir oyuncuyu ele alalım, mesela Ghezzal. Çok iyiydi, büyük bir sakatlık geçirdi. Geldi. Şimdi herkes aynı performansı göstermesini bekliyor. Olmadı ama. Bu adam zaten iyiydi önceden. Yani ne var Ghezzal’da? Fiziksel olarak mı bir sıkıntısı var, sakatlığından bir şeyler mi kaldı acaba, ömür boyu böyle mi gidecek? Bu yoksa, mental anlamda bir problemi var demek ki onun da. Bir şey var yani, bunu çözmek lazım. Bunları çözerseniz, futbolcuyu oynatırsanız, oyuncuyu kazanırsanız, oyuncudan bir şeyler alırsanız zaten iyi bir yönetici olursunuz. Bunların hiçbirine Türkiye’de kimse dikkat etmiyor ki.

Oynadığınız dönemde takım içi rekabet nasıldı? Şimdi nasıl görüyorsunuz?

Rekabet her zaman vardı. Hem de üst düzeydi bizim zamanımızda. Şimdi oyuncular biraz daha profesyonelleşti diyebilirim. Bizim zamanımızda antrenmanlar çata-çat geçerdi. Orada forma savaşı, her şeyiyle ortadaydı. Ama şimdi biraz daha sakinler. Benim çalıştığım, çalıştırdığım takımlardan yola çıkarak söylüyorum bunu. Bizim zamanımızda sertti, öyle kolay değildi. Formayı alacaksın, bir de aldıktan sonra geri vermeyeceksin.

Eskiden futbol daha heyecanlı, daha güzeldi sanki…

Tabii. Biraz daha amatörlük vardı insanların içinde. Şimdi oyuncunun bir tarafı hafif ağrıyor, ‘ağrıları var oynayamıyor’ diyorlar. Biz yürüdüğümüz an sahaya çıkıyorduk. Şimdi oyuncu oynamıyor. Artık daha profesyonelleştiler. Bizim zamanımızda hala o amatör ruh vardı. Bizde bırakın koşmayı, yürüdüğünde çıkardın maça.

İşler giderek profesyonelleşiyor derken, baktığınız zaman bazı yerlerde böyle aksaklıklar oluyor. Yani oyuncu ‘hafif ağrım var’ diyor, oynamıyor. Tamam ağrın var da, antrenmana çıkıyorsun, ağrın var. Maça çıkıyorsun, ağrın var. Oynamıyorsun yani. Futbolcu kendini koruma amaçlı davranıyor hesapta. Bazı oyuncuları, tehlikeli sakatlık riski olanları ayırıyorum, onları tenzih ederim. Hakikaten büyük sakatlık yaşayabilecekleri durumları kenara koyuyorum, ama diğer türlü baktığınızda, oyuncuların kendisine kalmış yani.Oyuncular en rahat dönemini yaşıyor. İsterlerse çıkıyorlar sahaya, istemezlerse çıkmıyorlar.

Beşiktaş taraftarına ne söylersiniz?

Beşiktaş taraftarı, Türkiye’nin en ateşli taraftarıdır. Ters giden şeylere yön verecek etkisi vardır. Kulüpler zaman zaman sıkıntılı dönemlerden geçerler. Beşiktaş taraftarı her koşulda takımını destekler, nasıl destekleyeceğini de bilir. Tüm Beşiktaş taraftarına sizin kanalınızla selamlarımı iletiyorum. Teşekkürler.

Ahmet İnce | Duhuliye

{ "vars": { "account": "PASTE_ANALYTICS_ACCOUNT_ID" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }