Turne

Şaka gibi bir maç. Tarafsız olanlar için tam eğlencelik. Al çekirdeğini çıt çıt seyret kıvamında. Hele bir ara tam 6’şarlık halı saha tadına döndü. Topu alan rakip kaleye iniyor, yetenekli ise atıyor, yok değilse karavana oluyordu. Ne yalan söyleyeyim, ben son derece sıkıntılı ve sinirli seyrettim en az 80 dakikasını. 2-0 önde iken maçın 4-2 aleyhimize biteceğini düşünenler kesinlikle azınlık değildir sanırım. Hatta 4-2 öndeyken dahi '4-4 biter mi acaba?' diye birbirine soran bir hayli taraftar da vardır kesin. Ama Beşiktaşlı haklı. Karşı taraf tam 19 şut atmış. Yazı ile on dokuz. Bir büyük takım kalesine bu kadar şut attırır mı ? Orta, pas, korner vb. tüm hücumsal istatistiklerde Rizespor daha iyi. Düşünün bir takım 7 gollü deplasman galibiyeti almış, Cem Yılmaz gösterisi gibi maçtan sonra sevenlerinin aklında hiçbir şey kalmamış. Beşiktaş Kulubü o kadar anti profesyonel, o kadar renksiz, o kadar ruhsuz bir sene yaşıyor ki kimsenin umrunda bile değil olanlar. Temcit pilavı gibi sporcu, personel ödemelerine girmeyelim de toplum yönetimi konusunda da bu kadar vurdum duymaz olunmaz. Artık çoğu Beşiktaşlı hiçbir branşının sonucunu önemsemiyor, merak etmiyor ve heyecanlanmıyor. Emeği geçenlere sonsuz teşekkürler.

Anadolu turnesine çıkmış eğlencelik sporcu grubunun dün geceki performansında en dikkat çekici taraf Adem’di kuşkusuz. Attığı gollerin yanında yaptığı asistler ile önümüzdeki sene 'ne yapın ne edin beni kadroda tutun' mesajını verdi. Ayrıca yüksek maliyetine ve gelir getirme potansiyeline rağmen takımda kalması gereken ilk oyuncu olan Vida yine doğru oynadı. Yine bir başka gelir beklenen ama her pozisyonda 6-7'lik oynayabildiği için her devirde lazım olabilecek Medel de dün hem orta sahada hem de sol bekte başarılı idi. Özellikle ilk yarıda otobana dönen sol kanadı ikinci yarı bakıma alması sayesinde atakların önü kesildi. 3 adet 6 numara ile başlanan oyunda Atiba bir ara 10 gibi oynadı ki eskiden Bursa’da Ozi’ye bıraktığı topu bu sefer Adem’e bırakarak asistini de yaptı. Başta ben olmak üzere büyük takım kalitesinin yetersizliğini ne kadar söylersek söyleyelim çok büyük saygı duyulması gereken bir oyuncu Atiba. Dün de her tarafa yetişmeye çalıştı gücü yettiğince. Dorukhan ile ilgili şüphelerim her seyrettikçe azalmaya başladı, çünkü oyuncu üstüne koyuyor. Çok koşmasının yanında topu da akıllı ve gerektiği gibi kullanması hep artı. Ayrıca ilk yarıda hiç mesafesi olmamasına rağmen kalçadan çıkarttığı şut çok az oyuncuda olan bir özellik. Eskişehir’de ve milli takımda böyle gollerini görmüş idim. Oyunun tempodan dolayı darlaştığı ve topu kullanım süresinin gün geçtikçe azaldığı günümüz futbolunda bu özelliği ile çok skor bulacaktır kariyerinde. Ön tarafta ise Burak etkili oynadı ama gereksiz siniri ilk yarıda gol yemesine sebep oldu takımın. Önce gereksiz bir faul yaptı, sonra da saçma bir pas ile topu taca bıraktı ve ani atak ile gol yedik. O anda konsantresi yüksek bir takımı böyle olmayacak, ileri sokup kafasını karıştırmaya hakkı yok. Zaten takım, ilkokul öğrencisinin derse olan konsantrasyonu seviyesinde dağılmaya müsait, bir de böyle sağ sol ile kavgalar olunca işler arap saçına dönebiliyor. Lens ile ilgili hiçbir şey yazmak istemiyorum. Önümüzdeki hafta forması Güven’e hayırlı olsun.

Genel olarak takımın tekniği, becerisi ve sakinliği pozitif tarafları idi. Ama bu kadar yumuşak ve iletken olması da bir o kadar kafada soru işaretleri yarattı. Unutmayalım ki Trezeguet’li formda Diagne’li Kasımpaşa’dan bu takım 4 yedi. Her akının kale alanının dibine kadar gelmesi belki şanssız ve beceriksiz rakip karşısında sorun yaratmaz ama bir iki düzgün ayaklının iyi gününe denk gelmeyelim mazallah. Buradan hareket ile bu haftaki Başakşehir maçı çok farklı değerlendirilmeli. Rakip, topu ayağına alıp çok boş gösteren ve bıktırıncaya kadar PESçilerin deyimi ile X ile oynayan bir takım. Uygun zamanı buldularda mı (çoğunlukla Visca’ya) üçgen ile derin atıyorlar. Ayrıca senin topla oynamana da izin vermeyip şok presle mümkün olan en kısa zamanda topu kazanmaya çalışıyorlar. Bu Cumartesi eğer kazanmak istiyor isek son derece yüksek savunma konsantrasyonlu ve agresif olmalı, gerekirse topu rakibin oynamasına izin verip tehditkar şekilde bekleyen bir formata bürünmemiz gerekmekte. Bol kavgalı, kartlı maça hazır olunmalı ve rakibi biraz sindirmeye çalışmalıyız. Taraftarın da Başakşehir’in top oynama yüzdesine takılmadan negatif motivasyona savrulmaması gerekiyor. Neyse bekleyelim, görelim, bizim takımın canı ne isteyecek?

{ "vars": { "account": "PASTE_ANALYTICS_ACCOUNT_ID" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }