İşte Zafer Algöz'ün maç değerlendirmesi:

Futbolda genelde en sert fauller teknik, hızlı, yetenekli ve golcü potansiyeli olan oyunculara yapılır. Oyuncuya çelme takılır, eyvallah. İtilir, çekilir, belinden sarılırsın, formasından çekersin, vücudunu kullanırsın bunlar da futbolun içinde var. Futbolu izleyen ve seven hepimiz bunları görüyoruz zaten. Kendi oyuncumuza yapılınca kızıyoruz, bizim oyuncumuz yapınca bunda bir şey yok yaaa diyoruz maçın heyecanıyla. Antalyaspor macında Rafa Silva’ya cinayete teşebbüs oldu. Giden adama çelme takmak faul ama aşil tendonuna dalmanın adı cinayete teşebbüstür, net. Hatırlarsanız orada da Güray kart görmedi… Bizim stajier avukat 7 kere izledikten sonra gönülsüz ama “seve seve” kırmızıyı çıkarabildi. Güray bana göre vasat yeteneklerde bir oyuncu ve hıncını yetenekli adamın karşısında çaresiz kalınca dizginleyemedi diyelim. Peki Visca’ya ne demeli? Türkiye'ye geldiğinden beri bir futbolsever olarak çok beğendiğim bir oyuncuydu. Hızlı, etkili, bire birde ne yapacağı belli olmayan, asist yapan, sürpriz goller atabilen klas oyuncu. Zaten öyle olmasa zamanında ülkesi Bosna Hersek'te yılın futbolcusu seçilir miydi? Edin Dzeko ve Pjanic'in arasından bu ödülü ona babasının hayrına vermediler elbette. Hak ettiği için aldı. İyi de Beşiktaş maçında Rafa Silva'ya arkadan daldığın aşil yoklamasına ne demeli? Giden oyuncuya arkadan müdahale faul tamam ama Antalyalı Güray'ın ve senin yaptığın faul değil. Ona biz futbolseverler başka bir şey diyoruz da hadi burda onu dillendirmeyeyim, gençlere kötü örnek olmayayım. Benım oyuncum bile başkasına yapsa aynı düşüncedeyim, değişmez.

Eminim maçın devre arasında takım arkadaşlarına ve Şenol Hoca'ya "sizleri eksik bıraktım, özür dilerim" demişsindir. Ama önceliğin Rafa Silva olmalıydı. Senin gibi klas bir oyuncuya, benım gibi klas bir oyuncu, böyle acımasızca “kalas” gibi girmemeliydi, özür dilerim demen daha yakışırdı…

Gelelim maça…

Maç muhteşem atmosferde (nedense deplasman yasağıyla) ağzına kadar dolu stadyumda oynandı. Başkanım ne oldu? Hani tribünler herkese açılıyordu? Bunun rövanşında stadın tamamını bizim doldurma hakkımız doğdu öyle değil mi? Yoksa bize sıra gelince yine kurallar değişecek mi? Maçtan önce Ali Şansalan'ı hakem, Özgür Yankaya'yı da VAR başına verdiler. "Ahaaa işimiz zor" dedım. Bakın beyler herkes unutur, Beşiktaş taraftarı unutmaz. Bizde fil hafızası var. 25 sene önce yapılanı bile unutmayan bu taraftar 2-3 sezonda yapılanları hiç unutmaz. Nitekim beni yanıltmadılar. Visca’ya yaptığı net kırmızılık pozisyonu nasihatle geciştiriyordu. VAR’dan gel bak demese Özgür Yankaya kendini ateşe atacak. En iyisi sorumluluk benden gitsin dedi çağırdı. Mecburen kartı çıkardı, hatta çıkarırken panikten önce yan cebine daldı sonra üst cebinde kırmızıyı buldu…

Bizim yediğimiz golden önce Masuaku'nun basmasına da kırmızı olmalıydı diyen Trabzonsporlu arkadaşlarım var. Sevgili dostlar; böyle basmalarda kasıt yoksa, zamanlama hatası varsa direkt sarı kart, kasıt varsa kırmızı kart olur. Ben demiyorum, kurallar öyle diyor. İkinci yarı Masuaku kendini yere bıraktı, hakemi aldatmaktan atılmalıydı diyenler de oldu. Aynı hareketi geçen sene Masuaku Pendik maçında yaptı, aleyhimize penaltı verıldi. Bana göre ikisi de penaltı değil orası ayrı…

Gelelim Immobile'nin ceza sahası içinde omuzundan çekilip indirildiği pozisyona… Hani gri pozisyon diyorlar ya, bence “koyu gri” bir pozisyondu. Ali Şansalan zaten böyle konularda bize karşı Şansaldığı için gözünün önündeki pozisyonu seyretti. Özgür Yankaya yine VAR’a çağırsa hem kendini, hem Ali’yi yakacak… Bütün bu yaşananlara rağmen Trabzonspor başkanı hakemleri suçladı varın gerisini siz hesap edin. Maç 11-11 oynansaydı daha heyecanlı ve 3-4 gollü mac izleyecektik… Erken gelen kırmızı kart ve peşine Trabzonspor'un maç boyunca tek atağı gitti kalemizde gol oldu… Ondan sonra tamamen skorun üstüne yatmaya, yere yatmaya ve rakibi de eksiltmeye oynadılar. Her fırsatta Şansalan'ın üstüne geldiler. Adam fırsat bulsa hemen şartları eşitleyecek, herkes farkında… Bu yüzden ikinci yarı yüksek tempoyla oynayıp kart görmek riskini almayıp, temkinli ve sabırlı oyunla ikinci golü kovaladık olmadı. Uğurcan yine her Beşiktaş ve Fenerbahçe maçında olduğu gibi panter gibiydi… Ya ne yapsaydı çocuk, arslan gibi işini yaptı. Aynı başarıları başka maçlarda da görürüz umuduyla kutluyorum, helal olsun gercekten… Ali Şansalan bizden kimseyi atamayınca akan pozisyonda top bizdeyken birden maçı durdurdu. Mert kaleden çıktı geldi ne oluyor diye, çattt sarı kart! İtiraz edenlere azarlamalar, parmak sallamalar da cabası…

Hani istatistikler falan konuşulur ya hep, topun oyunda kaldığı süre falan… Geçiniz efendim bunları. Maçta toplamda 10 oyuncu değiştirildi. Trabzonsporlu oyuncu çarpışmayla kafa travması geçirdi. Bizim sağlık ekibi bile koşturdu. 5 dakika yerde yarı baygın kaldı… Toplamda ne kadar uzatma verdi Şansalan? 6 dakika... Yazıyla da netleştirelim (ALTI DAKİKA) 10-12 dakikalık uzatmanın da yarısını cebine attı, Şansaldı sahalarımıza helal olsun. Futbolumuzu yöneten dostlarımıza bir kez daha söylüyorum. Gerçi onlar yine bildiklerini yapar ama olsun, biz uyarımızı yapalım. Şu anda şampiyonluk hedefleyen 4 takımla aşağıdaki takımlar arasında çok fazla kadro kalite farkı var. İlerleyen haftalarda bu yarışta derbiler göreceğiz, düşme hattı kızışacak… Siz bu hakemlerin bu işi kazasız belasız götürebileceklerine inanıyor musunuz? Valla ben zerre kadar inanmıyorum, güvenmiyorum…. VAR sisteminin amacı hakemin göremediğini göstermek ve uyarmak mı, yoksa adamına göre mi? Şimdi önümüzde Fenerbahçe - Galatasaray derbisi var. Sizce toplamda 42 dakika oynanan futbolu mu konuşacağız, yoksa hakemleri mi?

Zafer Algöz / Duhuliye.com