‘Yabancı savcı istiyoruz!’

Bana gecenin en büyük hayal kırıklığını yaşatan ‘yaratıcı’ Beşiktaş tribünleri oldu. Onlara da tek notum var; ‘korkunun ecele faydası yok!’  

Futbol galiba sadece Türkiye’de değil, dünyanın dört bir köşesinde kendisinin dışındaki olay ve gelişmelerden çok fazla etkilenmiyor. Hatta belki de futbol, toplumdaki başka olay ve gelişmeleri bir şekilde etkiliyor.

Cumartesi akşamına kadar evde, kahvede, işyerinde, okulda, bayram hazırlıklarında insanlar, İmamoğlu/Maltepe mitinginin yanı sıra en çok derbiden söz ediyordu. Anne-babalar gözaltına alınan çocuklarını kurtarmaya çalışırken avukatlar da uğraşıyordu ama onları da aldılar.

Siyaset her dönem futbola karışmaya/bulaşmaya çabaladı. Ama futbol da o kadar popüler, o kadar etkili bir mecra ki o da siyasete kıyısından köşesinden değiverdi. “Saray’ı satacağız, Osimhein’i alacağız” sloganı bunun bir kanıtı. “Mücadeleye devam. Kaybedecek bir şeyim yok. Ben Fenerbahçeliyim!” diyen gençler zeka, mizah ve özgürlük isteğini haykırdı. Daha da iyisi ‘’Yabancı Savcı İstiyoruz’’ pankartı.

Beşiktaş’ın isteğine karşın, Federasyon “yerli ve milli” hakemde ısrar etti.

Gelelim şimdi de maçın değerlendirmesine: Beşiktaş teknik direktörü Ole Gunnar Solskjaer’in forvetteki radikal kararı elbette ki başta eleştiriye açıktı. Takımın formsuz iki ileri uç elemanını yedek kulübesinde oturtup forvetin arkasında oynayan Rafa Silva’yı ‘golcü’ kimliği ile sahaya sürmeyi nedense bugüne kadar gidenler de gelenler de akıl edemedi. Akıl, akıldan üstündür! Norveçli teknik adam haklı çıktı ve Beşiktaş maçın başında Rafa Silva ile golü bulup öne geçti.

Przemysław Frankowski gördüğü kırmızı kartla takımı Galatasaray’ı sahada 10 kişi bıraktığında oyun biraz değişti. O dakikaya kadar ev sahibi Beşiktaş’a oranla ‘silik’ futbol sergileyen Galatasaray toparlandı ve bir eleman eksik daha iyi oynamaya başladı. İlk yarı biterken de Lucas Torreira Di Pascua’nın ‘müthiş’ golüyle eşitliği sağladı. Ve Beşiktaşlıları ‘acaba yine mi?’ karamsarlığına iteledi. Malum, Beşiktaş art arda iki maç sahada bir eksikle oynayan rakiplerine puanlar kaptırdı. Ama bu kez öyle olmadı Gedson Fernandes golünü attı ve Beşiktaş derbi mücadelesini 2-1 kazandı.  

Karşılaşma başlamadan önce resmen ‘hain’ ilen edilen hakem Yasin Kol, hata yaptı ancak kararları maçın skorunu etkilemedi. Belki üzerinde bu kadar baskı oluşturulmasaydı o hataları da yapmazdı ayrı…

Lider Galatasaray 28 maç sonra bu sezon ilk yenilgisini aldı ve şampiyonluk yarışında zorda kaldı. Dün gece 3 puan yitiren sarı-kırmızılı ekip gelecek haftayı da bay geçecek ve avantajını yitirecek. Futbolda her sonuç olağandır ancak yetersizliğin getirisi asla ‘hırçınlık’ ve ‘edepsizlik’ olmamalı. Spor medyasının Semih Kılıçsoy gibi göklere çıkardığı Galatasaraylı Barış Alper Yılmaz gecenin en büyük hayal kırıklığıydı bana göre. O da bunun farkına varmış olacak ki beceri noksanlığını Beşiktaşlı Arthur Masuaku ile didişerek kapamaya çabaladı. Oysa centilmenliğin çok daha erdemli olacağını bilmesi gereken yaşta. Galatasaray tedirgindi bu oyunlarına da yansıdı Beşiktaş’ın ise yitireceği bir şey yoktu bunun rahatlığı ile mücadele ettiler ve kazandılar…

Aslına bakarsanız futbol yaşamlarımızda eskisi gibi öncelikli sıraya sahip değil bildik problemler nedeniyle bir süredir. Bu arada bana gecenin en büyük hayal kırıklığını yaşatan ‘yaratıcı’ Beşiktaş tribünleri oldu. Onlara da tek notum var; ‘korkunun ecele faydası yok!’ 

T24/ Asena Özkan

Hbr1903

HABER1903 farkını yaşamak için İNDİR.