Ne yalan söyleyeyim içimden bir ses kedinin fare ile oynayacaklarını fısıldıyordu Başak maçından önce. İlk 5 dakikanın ardındaki 30 dakikayı görünce eyvah dedim. Fena geliyorlardı. Ama sonra o sihirli korner ve Atibaba’nın sahne alışı senaryoyu baştan aşşağı değiştirdi. İlk yarının son beş dakikası ve ikinci yarının tamamında muazzam bir Beşiktaş seyrettik.Hele bir ikinci gol atıldı ki sanki yıl 2016. Takım belli ki Rizespor maçından çok sonuç çıkarmış. Karşı tarafın çok daha sağlam gelebileceğini ve bunu engellemenin tek yolu olarak her yerde basmak olduğunu çok iyi anlamış. Bu mantalite aslında maçın başından beri böyle idi ama Atiba – Dorukhan- Adem üçlüsünün tamalayıcıları olan Lens ve Caner beşlisi bunu tam olarak gerçekleştiremedi. Başak golü bulmadan bir kaç dakika önce Caner – Medel değişikliği geldi ve Adem sola atıldı ya o dakika aslında oyunun dönüm noktası imiş meğerse. İkinci yarı kendisini çok beğensem de yenilen golde kaleci Mert’in çektiği telgrafı süzememesi ve ardından Visca’ya basmayıp pas atacağı seçeneği iyi bulmasına yardım etmesi klasik Caner’den kesitlerdi. Ama dedim ya ikinci yarı müthiş bir sol bek seyrettirdi bize. Ben uzun süre sonra ilk defa takım olarak bir şeyler yapmaya çalışan ve takım olarak düşünen bir oyuncu topluluğu seyrettim. Tabi ki bireysel olarak başta Atibaba, Dorukhan,Karius,Gökhan,Burak ve Vida birinci sınıf oynadılar. Adem ve Kagawa olaya kalite katanlar olurken maçın kilit oyuncusu yani rüzgarı tersine çeviren ise çıkana kadar ortaya koyduğu enerji ile Medel idi. Geçen haftanın kanserlik olanı Lens arkadaşımız ise her ne kadar verimlilikten uzak olsa da bu sefer tempo ve koşu kalitesi olarak pozitif katkı yaptı. Her Başak maçında Avcı’ya avlanan Şenol hoca C.tesi günü taktiksel açıdan çok başarılı idi bence. Hep kendisine yaplan alan baskısını bu sefer terse çevirmesinin yanında solbekte Medel ile başlaması doğru daha sonra Caner’i oraya atıp Medel’I göbeğe kaydırması daha doğru idi. En çok hoşuma giden hamle ise Medel’in sakatlığı sonrası 3 tane 6 numarada ısrar etmeyip (Necip macerasına girmeden) korkusuzca Kagawa’yı oyuna alması idi. Yiğidi öldür ama hakkını ver misali Şenol hocayı bu sefer alkışlıyorum. İnsan böyle futbolu görünce takımın bu kapasitesini kullanmadığı günlere yanıyor tabi ki. Ama bir gerçek var ki bu oyunun temelinde çok başarılı bir santrafor profili var. Şenol hocanın dediği gibi bir Suarez olur mu idi bilemem ama bize iki sene önce gele idi 4. Şampiyonluk turunu atmamıza bir iki hafta kalmış olurdu sanırım. Evet buralarda , sosyal ortamlarda salladık durduk başta yönetime ve hocaya bir çok konuda fakat Burak transferinin engellenmesi için kendi kendine felsefe üreten taraftar da kendine kızmalı biraz da. Yabancı ligleri seyrederken artık hiç bir santrafora imrenerek bakmıyor keşke şunu alsa Beşiktaş demiyorum. Allah sakatlık vermez ise 2 sene sorun yaşamayız. O dönemde de (sabreder ise) Güven yetişir ve onun bıraktığı yerden devam eder.
Artık önümüzde 6 maç var. Öyle geri dönüş yaptı ki takım aynı ilk sezon ki şampiyonluk gibi Beşiktaş’ın maçı olsa da seyretsek psikolojisi yaratıldı. Alınacak 18 puan Şampiyonlar Ligi için eleme turunu garantiliyor. Açıkçası Başak’ın hem takım gücü hem oynadığı futbol hem de bürokratik ağırlığı sayesinde 8 puan kaybedeceğine ihtimal vermiyorum. Ama asıl tehlike başka. Başak’ın bütün bu gücünün farkında olan ve geçemeyeceğini bilen sadece biz değiliz. Bakmayın Galatasaray camiasının sarı derbisinden ağlayarak çıkmalarına onların hedefi yukarıyı yakalamak falan değil bu saatten sonra arkayı kollamak. İstediklerini alabilirler mi sorusunun cevabı yine bir soru ile olsun şimdiye kadar almadılar mı ?
Herkese iyi haftalar..