Geçen sezon kıyametin koptuğu ‘Süper Kupa’mızın bu sezon başlamadan oynanan maçının ilk yarısı 30. saniyedeki gol ile tamamlandı! Karşılıklı iki üç kırık dökük gol girişimi, o kadar. Gerisi nafile çaba… Beşiktaş golünde büyük hatanın Victor Nelsson’dan geldiğini düşünenimiz kuşkusuz ki çoktur! ‘Top oraya nasıl geldi?’ ile ilgilenenimiz ise aynı oranda azdır! Lakin bu düşük yoğunluklu maçın genelde hakimi Beşiktaş’tı. Pas trafiğinde de, rakibi etkisiz hücumlara yönlendirmede de, kapılan toplarda etkili olmaya gayret etmede de Galatasaray’a göre baskın olan onlardı. ‘Baskın’ dediysem Galatasaray’a göre ‘Baskın’! İzleyenler görmüştür, hazırlık maçlarından buraya gelen Galatasaray pek de iç açıcı performanslar gösterememişti. Oysa rakibi Beşiktaş, adım adım ilerliyordu. Nitekim bu maça yüksek etki koymadan ama futbol için en gerekli olan ‘Düzeni koruyarak’ sezona kupa moraliyle girmeyi bildiler. Üstelik topa daha az temas ederek! Ancak ‘Verimlilik istatistiği’nde daha iyi olan da onlardı. Belki bu maç iki gol attığı için Ciro Immobile ve kupayı kazandığı için Beşiktaş’a yazacaktır, bilemem ama sezon başının kazanmak ve kaybetmek konusundaki aldatıcılığına kanmamak gerektiğini iyi bilirim.

Yine de Beşiktaş açısından geçen sezonunun rahatsız edici belirsizliğine karşı gayet olumlu bir başlangıç ve hocası Giovanni van Bronckhorst için pozitiflerle dolu bir başlangıç oldu. Hele ki penaltı ve sonrasında gelen dördüncü gol lig için bir gözdağı niteliğindeydi denecektir. Beşinci gol ise Beşiktaş sevincinden daha çok son şampiyon Galatasaray’ın ıstırabıydı sanki! 30 yaş ortalamalı iki takımdan Galatasaray’ın kupayı kaybetmesini ‘Transfer yap(a) maması’na bağlayanlara kulak asmayın. Futbol, tüm etkinlikler gibi bir antrenman dolayısıyla tekrar oyunudur. Ortada gözle görünen bir sorun varsa nedeni de çözümü de bulmak zor değildir ancak öncelik sorunu doğru görmektir.

Cem Dizdar / Fanatik