Beşiktaş’ta enteresan işler olmaya başlayalı 2 yılını doldurdu. Hesap sormaya geldik diyenler; içerisinde kendilerinin de olduğu dönem oluşu nedeniyle olsa gerek, bir türlü ellerinde olduğu artık her kesimce düşünülen KPMG mali incelemesi ile ilgili “varıyo-geliyo” muhabbeti yapmaktadırlar. Camia “paralar nerede“ sorusuna cevap arayacağını söyleyenlere 2019 yılının 20 Ekim’inde oy ve görev verdi. 4 ay sonrasında da geçmiş dönemlerin hesaplarının incelemesinin uluslararası bir denetim şirketi olan KPMG’ye verildiği açıklandı. Aradan geçen süre 21 ay, hala açıklama yok. Oysa bu sürede 50 devletten oluşan Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsız ve birleşik hesapları 21 defa incelenip sonuca varılırdı.
Şimdi bu raporların, 20 Kasım’daki divan kurulu toplantısında açıklanacağı söylentisi yayılıyor. Kısa bir süre var, bekleyip göreceğiz.
Bizim jenerasyon kulübün çok sıkıntılı dönemlerini hatırlarız, kulübümüz hiçbir ortamda kişiliğini kaybetmemiştir. Oysa geçen sezon ve son Trabzonspor müsabakalarında Beşiktaş kendi evinde adeta istilaya uğradı. Taraftarları “bize her yer Trabzon“ sloganlarını Beşiktaş’ın mabedi dediğimiz Vodafone Park’ta gözler önüne serdiler. Bu konuda günlerdir kulüpten bir açıklama bekledik. TFF, Beşiktaş Kulübü’nü ve iki yöneticiyi disipline sevk etti, BJK yönetiminden çıt yok. Varsa yoksa başarısızlığa kılıf hazırlamak için uğraş vermekle meşguller.
Adam müsabaka sonrası sahaya giriyor, yedek kulübesinde oturup takımlarının attığı gol sayısını parmaklarıyla göstererek zafer işareti yapıyor, bizim beyefendilerin kılı kıpırdamıyor.
Bu yönetimin büyük bir ayıbıdır. Kendilerini bu yönetimden aldıkları özellikle stada giriş bileti teminindeki destekle kulübün sahibi zanneden bazı taraftar grubu temsilcileri de olanları seyretmişler, ayrıcalıklı olmayı kabul etmeyen sevgi bağıyla takımlarını desteklemeye gelen taraftarlarımıza Küçükçiftlik parkı önünde silah bile kullanılan saldırı yapılmıştır. Taraftarlar arasında ve Derneklerle ilgili “benden olanlar - olmayanlar” ayrımı yapılması çok yakışıksızdır. Bu anlayış ilk müsabakadan itibaren terk edilmeli, her kim bilet bedellerinin yarısını veya tamamını karşılıyorsa mani olunmalıdır.
Yukarıda vurgulanan, başarısızlıklara neden icat etme çabasını ve de stattaki Trabzonspor maçlarındaki yaşananları irdelersek karşımıza enteresan durumlar çıkmaktadır. Yönetim şampiyonluğa giden yolda başarılı bulduğu Teknik Direktörü Sergen Yalçın ile Şubat 2021’de görüşmeler yapmış, yıllık 10 milyon TL karşılığında sözleşme yapılacağı söylenmiş ancak gerçekleşmeyerek iş Haziran ayına kadar sarkmıştır. Rivayet Sergen Yalçın’ın bazı yöneticilerden yana sıkıntılı olduğu ve de başkanın gönlünün Şenol Güneş’ten yana olduğu şeklinde idi.
Günümüzde yaşananlar bu düşüncelerin uygulamaya koyulduğuna dair şüpheleri arttırıyor.
Trabzonspor yenilgisi sonrası hep Ahmet Nur Çebi’nin yanında görüntü veren TC Kurtuluş Üstbaş profilli kişinin attığı ekte görülen twitteki “Sergen Yalçın bütün başarısını Beşiktaş’a ve Yönetimine borçludur.” ve “Sergen Yalçın ile taraftarın baskısı nedeni ile sözleşme yapmak zorunda kalmıştır” cümleleriyle başlayan söylemleri hedef belirleyici olması açısından çok dikkat çekicidir ve üzerinde durulmaya değer hususlardır. Doğduğunuz yöreyi sevebilirsiniz, ilin spor kulübünün taraftarı olabilirsiniz ancak rakip bir kulüp başkanlığını yapıyorsanız artık bu ceketi askıya asmalısınız. İş yerinizin kapısında o kulüp bayrağı dalgalanıp siz söylemlerinizde diliniz alışık olduğundan olsa gerek “ben Beşiktaşsporluyum” derseniz bu camiayı kendinize inandıramazsınız. Beşiktaşımızı siyasi görüşünüze dahil edemezsiniz . Başkent’te Devlet erkanını ziyaret öncesi Ulu Atamız Mustafa Kemal Atatürk’ün Anıtkabir ziyaretini ihmal edemezsiniz.
Maalesef bu anekdotlar devam eder gider de burada bırakalım.
Netice olarak herkes bilmelidir ki Beşiktaş, kalben inanan Beşiktaşlılarındır. Gerisi gelip geçici amaçlarına bu asırlık çınarı araç olarak görenlerdir ve zaman içerisinde unutulup giderler.
Atıf Keçeci / Duhuliye