Kaosun sözlük tanımlamasına Beşiktaş yazılsa bu kadar olur...

Harbi şaşkınız...

Halbuki bize çocukluğumuzdan beri ilk ne öğrettiler?

Gemiyi en son kaptanlar terk eder!

Ne oldu?

Takımın kötü gidişine bağlı kopmalar en tepeden başladı...

Samet Aybaba ve Fridel gönderildi kafadan...

İşin tuhafı, sonra da "gönderen" istifa etti...

Hani duyuyoruz ya haberlerde,

"Çocuklarını ve karısını öldürüp sonra da intihar etti" diye...

Öyle işte...

Buna yakın bir şey yaşadık valla...

O ne dedi, bu ne dediye girmeden (zaten millet çarşaf çarşaf yazdı),

Şuncu-buncu, yalancı-hakikatçı, iktidar muhalefet tarzı insanları ayrıştıran,

Birbirlerini kıyasıya eleştiren kısmı atlayıp iki üç nokta atışı yapacağım...

NOKTA ATIŞLARI

Hasan Arat'ın, rahatsızlığından ötürü apar topar, ama tüzük tadil kongresinden sonra planlanmışçasına, nokta atışı bir tarihte bırakması ve akabinde "kalkışma var" dedikten sonraki veda konuşmasındaki ortam kafamın içini yara yaptı...

Öyle ya, olağan seçime 6 ay kala yani 25 Kasım'da istifa etse, kulüp otomatikman kongreye gidecekken, zamanın 6 aydan düşmesini bekledi sanki????!!!!!

Hatta sorunun devamı, camianın her köşesinde konuşulan ve merak edilen "çok değil iki ay evvel tüzüğe o madde neden kondu?" şeklinde gelişiyor ki beynim yanacak...

Sonra Samet Aybaba'nın kendine göre haklı gerekçelerle ama objektif hiçbir Beşiktaş taraftarının anlam veremeyeceği şekilde,

Aylarca yok hükmünde farz edilip, akabinde de görevinden azledildikten hemen sonra bir toplantı düzenleyip,

Yüksek perdeden Hasan Arat'a hakkını helal etmediği beyanları,

Sosyal medyaya ve gazetecilere çarşaf çarşaf servis edilen raporların, mektuplarının zamanlaması ve sebepleri kafamdaki soru işaretlerini ve yaraları daha da büyütmektedir...

CEVAP ARAMIYORUZ, CEVAP BEKLYORUZ...

Konunun muhattapları tabii ki itham yiyen, suç isnat edilen kişilerdir.

Lakin bu suçlamalara cevap bulmaktan ziyade, cevap beklemek Beşiktaş camiasının hakkıdır diye düşünüyorum...

Camianın sosyal medya trollerinin, yancıların ve eyyamcılarının tuzak dolu haberlerinden kendilerini soyutlamaları en büyük elzemdir...

Basmakalıp ve ezbere kişilerin, hatta denenmişlerin Beşiktaş'a hiçbir faydası olamaz...

Devamlı ve ha bire ne pompalanıyorsa ondan uzak durun...

BEŞKTAŞ'IN BAŞKANLIK MAKAMI

Beşiktaş başkanlık makamı; vizyon, misyon ve Beşiktaş devrimleri için vardır...

Beşiktaş kimseye minnet etmez...

Ana finansör olarak Hasan Arat yönetiminin ikinci başkanı olan Sayın Hüseyin Yücel'in kaderin bir cilvesi olarak başkanlık koltuğuna oturması, geldiğimiz noktanın hassasiyetini gözler önüne sermektedir...

İkilimler vardır bu konuda kafamın içinde, ama artık başkanlık koltuğundadır Sayın Hüseyin Yücel ve önümüzde Fenerbahçe maçı vardır...

TEKNİK DİREKTÖR SEÇİMİ

Sergen Yalçın'a teklif edilen teknik direktörlük apoletinin,

"Benim üzerimden var olan kaosun kapatılmasını beklemeyin" tarzında bir bahaneyle reddedilmesi,

Son gidişinde "Benim bu takıma verecek bir şeyim kalmadı" lafının orijinal halidir...

Tabii ki 5 aylık teklif bir teknik adam için uygun ve yeterli değildir, lakin bunu absorbe etmenin yolları vardır ki bu hiç denenme yoluna girmeden kesilip atılmıştır.

Ve bence de hayırlısı olmuştur...

Sayın Hüseyin Yücel'e de daha marjinal, daha uç noktalarda Beşiktaş devrimi yapabilecek fırsatlar doğmuştur...

Aklı da, parası da, çevresi de vardır Sayın Yücel'in...

Fırsat ayağındadır, bunu değerlendirmek kendisine kalmıştır...

Son sözüm de Samet Aybaba'nın basın açıklamasındaki

Ortaya atılan sahte imza konusunda sorulan "Mahkemeye verecek misiniz?" sorusuna, "Beşiktaş'ta mahkeme, dava olmaz, cezayı Beşiktaş camiası versin" cevabı ve adabıdır...

Bu bir saati aşkın yaptığı konuşmada kabul edip elini sıktığım tek cümlesidir...

Beşiktaş camiasına hürmetle.

Alen Markaryan/Akşam