Hemen baştan yazalım her ne kadar çok ara verilmese de özellikle sezonun ilk maçlarını oyuncu üzerinden değerlendirmek doğru değil. Fakat söylemezsek ihanet etmiş oluruz (ki alanlar yapmıştır benim nazarımda) bu N'sakala bu seviyenin oyuncusu değil. Futbolcu falan değil diyeceğim ama Beşiktaş forması taşıdığı için daha ağırını söyleyemiyorum. Seyircili olsa ilk İnönü maçında yarıda bıraktırır o taraftar bu arkadaşa. Buradan sözüm Rıdvan’a olur, eğer bunu kesemez isen futbolu bırak arkadaşım. Bu vatandaşın bu kulube kimler ve nasıl transfer edildiğini bilemem ama yol yakınken yol verilmelidir. İyi bir atlet olabilir, gidip gelebilir kulvarında ama topa değmemek şartı ile. Beşiktaş’ı,Türkiye’yi geçiyorum dünyanın hiçbir ama hiçbir birinci liginde kafaya oynayan bir takımın maç (yedekler dahil) kadrosunda yer bulamaz. Arkadaşa bu kadar kelime bile fazlayken 500 bin euro yazık ki ne yazık. Stoper içinde iç açıcı notlar olmasa da beklemekte fayda var çünkü Vida ve Marcelo hariç son 5 yılın stoperlerinden eksiği yok bence en az onlar seviyesinde. Ersin için çok sevinmekle beraber yediği ikinci golde biraz, son golde bariz hatası olduğunu düşünüyorum. Ama bu boya bu posa kurtardığı yerden penaltı tamam bulduk galibayı dedirtti bana. Aynı pozitif düşünce Ozi ve kısa süreli de olsa Dorukhan için söylenebilir. Larin bu takımda yedek santrafor için yeterli olsa da 1.6 maaşla olmaz o iş. Yönetim bakmalı çözümüne demek isterdim inansaydım.
Takım, piyango gibi gelen Şampiyonlar Ligi şansını yeterli derecede yönetimsel ve teknik heyet bazlı organizasyonsuzluk sebebi ile elinin tersi ile itti. Yönetimseli zaten görüyoruz. Vizyonsuz, devamlı şikayet eden, ağlak, başkanı maçtan 2 gün önce topçuları taraftarı önüne atan tarzı olan bir yönetimiz var çok şükür. Böyle zayıf bir yönetimin var ise teknik heyetin açığı kapatsın bari diyoruz da işin o tarafı da çok sıkıntı olacak gibi. Sadece Sergen Yalçın özelinde değil toplu olarak bir eş dost arkadaş topluluğu gibi duruyor dışardan. Maç içinde yorumcunun bile gözü ile gördüğü uzun top atıp koşu atan Paok futbolunu iki ön libero ile karşılamanın anlamsızlığını teknik heyet 20. Dakikada çözüp Necip/ Ozi yada Dorukhan değişikliğini yapmalı idi. Ayrıca rakibin bizi izlediği kadar onları izlediğimizi düşünmeyen bir tek ben değilimdir büyük ihtimalle. İnşallah Alanya’ya Teknik direktor olna Çağdaş Atan bu heyetin çok da önemli bir üyesi değildir. Gelelim maçın şov adamına. Lense çok sallanılıyor ama bence onun arkasına atılan topların nedenini sorgulamak daha doğru olur. Lens benim beğenmediğim koşan bir bidon tarzı olan bir sağ ön oyuncusu ki herhangi bir beki geçme şansı da yok. Ama önünde pozitif tarfından baktığımızda önünde adam varken bile kesme özelliği var ki onu kullanarak daha düşük liglerde 5-6 sene daha sağbek oynayabilir eğer kendini tanır ve duracağı yeri iyi bilir ise. Beşiktaş özelinde ise tabi ki bu maaşla işi olmamalı ve derhal gönderilmeli. Fakat bu olamayacağına göre bu adam bu takımın yedek sağ bekidir başka da bir iş yapamaz. Boşuna sallamayalım.
Neyse geldi geçti tıpkı diğerleri gibi. Üzülmeye hakikaten gerek yok. Çünkü diğer şoklara hazır olmak için kaybedecek zamanımız yok. Takımın çok iyi bir sağ bek çok iyi bir santrafora ihtiyacı olduğu aşikar. 6 Numara pozisyonunda dengeli birini de atlamayalım. Türkiye liglerinin derin belirleyicileri kanadından haber gelmediği sürece çok da şampiyonluk hayali şey etmeyelim. Fakat Ersin, Rıdvan, Mensah olabilirse Alpay kazançlarımız olsun. Kısa vadeli başarı yerine 1-2 sene sonranın takımının tohumları atılsa sanki daha iyi olacak. Şampiyonlar Ligi ön elemesini itibarsızlaştıdığımıza göre şampiyonluk dışı her sonuç aynıdır zaten. 2020-21 sezonunun aşağı yukarı kime yazıldığı belli olduğuna göre 21-22 yada 22-23 sezonlarına yatırım yapmak en doğrusu olur. Ha bunu yapacak taraftar sabrı, yönetim çapı, teknik heyet kabiliyeti var mıdır? Bu soruyu ‘’burası Türkiye’’ kilişesi ile cevaplıyorum.
Son olarak keşke Caner, Gökhan Gönül kalsın diyen tayfaya sözümüz olsun. Arkadaşlar bakın bu tip adamlar karşınıza çıkar. Bugün burada iyidir, geçmişi kötüler yarın orada iyidir seni çamurlar. Bunlar bu ülkenin 1980 sonrası türeyen liboş tayfasıdır ve gün geçtikçe sayıları artıp çoğunluğu sağlamışlardır. İşin kötüsü 100-200 bin euro fazla versen olduğu kulüpte kalacak sözde bu garibanlar, bunların anasına söven, üstlerine dolar atan güruh tarafından kabul edilebiliyor. Bu prensip,değer yosunları da neyse canım yok bişey olmadı kanımız sari laci akar diyebiliyor. Parayı alıp hokkabazlık edeni geçtim parayı verip kabul eden, kabullenen güruh (hepimizin arkadaş, eş,dost, whatsapp grubunda vardır) daha kalabalık ne yazık ki ama onlar şampiyon olalım da kimle olursa olsun hangi prensiple olursa olsun diyebiliyorlar. Peki bu taşınır mal gibi bir oraya bir buraya giden çocuklar ne yapsın? Bildikleri, analarından babalarından gördükleri terbiye; parayı verenin , gücü elinde olanın adamı ol gerisini de çok takılma olmuş. Suç Gökhan’da suç Caner’de değildir. Suç onları yetiştiriren sisteme uyan anaları ve babalarındadır. Tıpkı tüm ülkenin sorunu gibi tamamen ebeveynseldir. O ve onlar gibi ebeveynler bu ülke için, gelecek için, gurur için, namus için, prensip için toplamada 0 çarpmada 1 dir. Allah onlara daha fazla yüz daha fazla elastikiyet versin ki bu yetitirdikleri gibi evlatlar, torunlar yetiştirsinler.
Bülent Bilirgen / Duhuliye