Eyüp Yardımcı;

 “1. Lig’de yabancının ne işi var! Süper Lig’de yabancıyı serbest bırakacağız.”

“Okan Buruk’un o sözlerini yazmayan hakem bir daha maç alır mı görürsünüz”

“Hesaplarda niye oynadınız diye sordum ‘İbra sorunu yaşamamak için yaptık dediler”

TFF başkanı sayın Hacıosmanoğlu’nun son açıklamalarından başlıklar böyle, futbolumuz adına geleceğe daha da güvenli bakabilir miyiz?


Müslüm Gülhan;

Futbolun endüstrileşmesiyle birlikte, ticaret hacminin çeşitlendirilmesi ve işlem hacmindeki devasa paraların dönmesi ister istemez yasadışı kurguların ilgisini çekti.
Bugün dünyadaki yasadışı bahis sektörünün hacmi 1,7 trilyon dolara gelmektedir.

Ülkemizde de bu süreç içinde futbol kendi amacı dışına çıkartılarak, belirli grupların-mutlu azınlığın çıkarlarına hizmet edecek bir organizasyona dönüştürüldü. Futbolda tane temel problem var.

Birincisi; kulüplerin içinde menajerler vasıtasıyla transfer kisvesi altında yapılan servet transferleri. Mendes gibi menajerler üzerinden Avrupa’da veya Güney Amerika’da kendi takımında 300-500 bin avro paralara oynayan oyunculara, burada 10 – 15 milyon bonservis bedeli ile yıllık 1,5 ile 9 milyon avro arasında değişen yıllık ücretler ödenmektedir. Muçi ile Al Musrati’nin 3,5 yıl ve Rafa Silva’nın 3 yıl üzerinden ödenen para neredeyse-imza paraları-bonuslar ve komisyonlarla 80 milyon avro civarındadır. Bu transfer değil, bir servet transferidir.

İkincisi; karaborsa bilet ki bu bazı önceliklere ve ayrıcalıklara sahip ve içeride ilişkileri iyi taraftar grupları üzerinden yapılmaktadır. Ve bu taraftar grupları bu ayrıcalıklar sayesinde önceleri yönetimi korurken, sonrasında yönetimlerin başına bela olmaktadırlar.

Üçüncüsü; yasadışı bahistir. Bahis, uluslararası organizasyonun iş birliği neticesinde yapılan ve birçok paydaşı olan bir yapılanmadır. Federasyonlar, hakemler, başkanlar, yöneticiler, futbolcular ve mafyanın oluşturduğu büyük bir paydaş ailesi tarafından yönetilmektedir.

Türkiye’deki futbol araç haline getirilerek, yapılan tüm organizasyonlarda bu üç oluşumdan da nasibini almaktadır. Tabii parayı mutlu azınlık kazanmak kaydıyla...

TFF için bir yorum yapmak veya neyi doğru neyi yanlış yaptı üzerine bir yorumda bulunmak ne kadar doğru olabilir. Çünkü, TFF Başkanı özerk kurgunun geçerli olmadığı ve atamayla başkanının göreve geldiği bir süreç içindeyken, neyi-nasıl yapacağıyla ilgili fikir beyanının bir karşılığı yoktur.

Siyasetin örgütlenme ve propaganda alanına dönmüş olan futbol branşı, bir oyun olma özelliklerinin tamamını kaybetmiştir.

MHK dahil, tüm kurullarını incelediğinizde atanan ki-AİHM tarafından tüm kurulların antidemokratik olduğu bildirilip, özerk yapıya kavuşmaları ile karar alması üzerine talepte bulunmasına rağmen, bu anti demokratik yapı devam ettiği gibi, seçilen kişilerin daha önce içinde bulundukları durum ve ilişkileri tartışmaya açıkken bir doğru üzerine kafa yormak abesle iştigal olur.
Devletin hiçbir kontrol mekanizmasının işletilmediği futbol alanında, kulüplerin kendi denetimlerine maruz bırakılmasından sonuç almak mümkün değildir. Bakın, BJK Divan Kurulu toplantısında denetim raporu yetişmediği için masaya gelemediği söylendi. Neden?

Devasa bir borçlanma ile, gelinen nokta arasındaki çelişki nasıl açıklanacak çok merak ediyorum. Ne TFF ne de bakanlık bu konuda bir mekanizma geliştirmeye niyetleri olmadığı gibi, olsa bile sonuç masanın ve kasanın başındakilerin lehine olur. TFF Portekizli bir CEO getirdi. Mısır’da son derece başarısız olan ve sorunlar yaratan birinin TFF tarafından göreve getirilmesi çok ilginç. Bilindiği gibi, özellikle Mendes tarafından yönetilen Beşiktaş ve Fenerbahçe kulüpleri ile dünyada birçok kulübe hâkim olan bu grubun futbol adına ortaya koyabilecekleri sınırlıyken, menajerlik ve bağlantılı paydaşlar ile yaptıkları çok daha fazla önem arz etmektedir. Tehlike bu noktada başlamaktadır.

"Kulüplerin borçlarını açıklamaya artık sıfırlar yetmiyor." Ama, hala ‘büyük başkan’ moduyla ve sosyal asalak troller sayesinde, taraftarlar kulüplerin batışlarına ortak oluyorlar. 
Harcanan paralar, yapılan transferlerin neden-niçin yapıldığına dair bir muhakemeye haiz olmayan sözde taraftar topluluklarının tek derdi topun çizgiyi geçmesi.

Sonuç olarak, ne hakemlik müessesi ne yabancı kuralı ve ne de yönetim mekanizmasının kurumsal anlamda bir dayanağı yoktur. Her türlü manipülasyona açık olan bu yapılarda alınan karaların da bir ömrü yoktur. Ayrıca hiç kimsenin de bu ‘rant’ kurgusu içinde futbol adına bir beklentisi de yoktur.

duhuliye.com/ röportaj