Van Bronckhorst'un Beşiktaş'ının öne çıkan tarafları ile ilgili birçok şey söylenebilir. Bir kere gün geçtikçe gelişen seri ve tek pas oynama alışkanlığını listeye yazabiliriz. Bu hem ikinci ve üçüncü bölgeye geçişlerde zaman kazandırıyor hem de rakibin dengesini bozuyor. Tabii bunu yaparken top kayıplarının sayısının fazla olması meselenin eksi tarafı. Hızlı çıkan, kanatlara çabuk sarkan, deneyen ve oyunun temposunu belirleyen bir yapı bu. Bu sistemin önemli dişlilerinden biri olan Rashica'nın yokluğunun ritimde aksamalara yol açtığı gözlense de uzun bir aradan sonra 11'de kendine yer bulan Semih Kılıçsoy'un özellikle ilk yarıda katkı koyduğunu söylemeli. Son G.Antep FK maçında yapamadıklarını bu maçta yaparak mücadele boyunca etkili bir görüntü çizdiler. Fark daha da açılabilirdi.
Ancak bu hız yorgunluğa dönüşünce skor bu kadar gelişebildi.

KULÜBE SORUNU
Konyaspor'un ise Yusuf Erdoğan'ın kanadından çektiği yoklamalar ile gerçekleştirdiği denemeler hücumda eridi gitti.
Üstelik çıkışlarda yaptıkları pas hataları korkulu anlar yaşamalarına sebep oldu.
(Ki biri gol oldu) Belki Beşiktaş harika oynamadı ama kazanma adına doğruları yaptı. Yalnız sezon boyunca göze çarpan en büyük eksikleri yani kulübe zenginliğinin olmaması bu maçta bir kez daha karşılarına çıktı. Söylemiştik, söylenmişti fakat tekrarlayalım. Beşiktaş'ın kağıt ve saha üstünde iyi bir 11'i var. Ancak şampiyonluğa oynayan bir takımın teknik direktörü kafasını çevirdiğinde oyunun devamını getirecek adamları olmalı. Bunlardan biri Joao Mario olabilir evet. Onun için bile 85'e kadar bekledi. Belki de Avrupa ve derbiyi düşünüp gücünü idareli kullanmak istedi. Fakat nereden bakarsanız bakın geçen sezonun şampiyonunun topladığı puanın yarısını zor geçen bir takımın bu dönüşümü takdir edilmeli.

Yeni Asır/ Halil Fincan