İllüzyon, yanılsama üzerinden yapılan bir kurgudur. Gerçek bir nesnenin duyular üzerindeki izlenimlerinin yanlış değerlendirilmesidir. İllüzyonist de bu işin ustasıdır. İnsanın yaşadığı tüm sosyal, politik, ekonomik ve kültürel temelli değişimler, bireyin sosyalleşmesi ve evrimleşmesine neden olan algı: nesnelere karşı duyumlar vasıtasıyla görsel dünyayı anlamlandırmasına olanak sağlar. Algılama, nesneden elde edilen görüntü, diğer taraftan düşünce içerikleri ve edinilmiş deneyden etkilenen sübjektif bir olaydır.

Algı manipülasyonu ise bu subjektif değerlendirmeye direk müdahale içeriğine sahiptir. Hedeflenen kitleyi istenilen bir amaç ve fikir üzerinden ikna ederek, sonuçlandırılmaya çalışılan amaç için istenilen ortamın yaratılmasıdır. İşte bu manipülasyonlar adeta illüzyondur.

∗∗

Evet, gerçek olmayan bir gösterinin vereceği ‘haz’, insan için geçici mutluluğa sebep olsa da gösteri bittiğinde yüzleşilen gerçekler gösterinin içeriğinin manipülasyon olduğunu tartışmaya açar.

Algı manipülasyonu yanılsamaya neden olur. Yapılanların hedef kitle üzerinde yarattığı etki, gerçeklerin yanlış değerlendirilmesini sağlar. Başlangıcındaki heves ve beklenti “aldatıldık” söylemi ile son bulur.

Hasan Arat “Futbol takımının sorununu henüz çözemedik. Bunlar 1-2 günde çözülecek sorunlar değil. Yaptığımız müdahaleler henüz sonuç vermedi. Her yönden sıkıntılı bir dönem. Maddi manevi çok çalışmamız gereken bir dönem. Beşiktaş’a sahip çıkalım” dediğinde, kongre öncesi “2 yıldır hazırlanıyoruz kadrolarımız, plan ve programlarımız hazır” sözünü açığa düşürdü. Başlarken yaptığı açıklama ile, birkaç ay sonra yaptığı açıklama arasındaki fark; bir çelişkiden ziyade bir illüzyonun itirafıdır.

İlk 4 ayda 3 antrenör değişikliği gerçekleşti. İlk 4 ayda 8-9 oyuncu sakat olmasına rağmen, bilerek ve isteyerek 5 en iyi oyuncuyu kadro dışı bırakılma operasyonuyla birlikte Fernando Santos ile anlaşılması ile vaat edilenlerle sonuçları arasındaki fark bir illüzyondu.

Bedelsiz olarak Braga’ya transfer olmuş ve yıllık 300 bin avro alan 28 yaşındaki Al Musrati ile, 500 bin avro bonservis bedelle yıllık 250 bin avro karşılığı Varşova ile anlaşmış Muci’ye ‘fırsat transferi’ söylemi üzerinden bir kalemde iki oyuncuya 41 milyon avro ödenmesine rağmen alınan 13 mağlubiyetlerin hepsi gerçekti. Ama manipüle edilen algı sayesinde, Şampiyonlar Ligi'nde en iyi 6 numara seçildi denilerek Makalele ve Desailly seviyesinde bir oyuncu beklentisi yaratılmışken, kapasitesi vasat olan Al Musrati ile, tek başına maç alabilecek, Aston Viila’nın 18 milyon avro verdiği fakat başkanın vermediği denilen ve takımı bir seviyeye taşıyabilecek, nerdeyse Saka ve Foden yapısında bir oyuncu beklentisi yaratılmışken, ortaya çıkan ise 23 yaşında ve yetenekleri sınırlı Muci. İkisi de birer illüzyondan ibarettir.

Kulüp yönetmenin bir profesyonel işletme modeli üzerine kurgulanma gerekliliğine dair Münih modeli üzerinden örnekleme yapması ile Türk tipi arabesk bir yönetim modeline geçilmesi bir illüzyondu.

Fulya projesindeki kiracıların üzerinden bir sorunmuş gibi tanımlayıp bunun üzerinden bir izaha geçilmesi illüzyonken, 100 milyon dolarlık alacak için mahkemeye delil sunulmaması gerçekti. 9 ayda bonservis bedelleri, maaş giderleri, menajer komisyonları, bonuslar, imza paraları ve vergilerin toplamıyla harcanan paranın hemen hemen 120-130 milyon avro civarına denk gelmesi gerçektir.

∗∗

Şampiyonlar Ligi'nde, alınacak puanlar hariç, sadece katılım ve finale kadar katkı ücretlerinin toplamı 63,5 milyon avro olduğunu düşündüğümüzde ve aynı şekilde Avrupa Ligi'ndeki paranın toplamı da 14,03 milyon avroya denk geldiğini düşündüğümüzde, ortada şampiyon olmadan alınan prestij ve duygusal etki dışında katkısı olmayan iki kupa ile yapılan manipülasyonun, Ghezzal’ın performansını görmezden gelip özellikle Al Musrati ve Muçi parasını kurtardı denmesinin karşılığı illüzyondu.

Gerçek ve hazır olan tek kadro ise ‘trol’ ordusuydu. Aboubakar, Amir, Chamberlain, Cenk, Ghezzal, Muleka, Colley, Demir Ege ve Amartey dahil tüm bu oyuncuların itibarsızlaştırılması ve transfer yapmak için kadronun açılması için yollanmaları sayesinde adeta servet transferleri yapılması gerçekti.

İmmobile’nin alternatifinin Semih değil de Mustafa’nın olması illüzyondu. Hiç ihtiyaç yokken Jaoa Mario’nun alınması gerçekti, ama kanat oynatılması illüzyondu. İmmobile ve Silva gibi değerli iki oyuncunun alınması gerçekti, sadece onların üzerinden hedefe gidilmesi ve onların etrafında taktiksel kurguyu tamamlayacak kalitede oyuncuların alınmamasına rağmen şampiyonluk hedefi illüzyondu.

Avrupa’da hiçbir geleceği olmayacak bir antrenör ile anlaşılarak müdahaleye açık bir alan yaratılması ve taktiksel anlamda yetersizliği gerçekti. Şampiyonluk yarışında büyük handikap yaratacağının bilinmesine rağmen başarılı olacağına inandırmak illüzyondu. Ve tüm bu organizasyonların dayanağı algıdır.

Algı üzerinden bir illüzyon yaratılarak, zihinsel süreç dahilinde bilginin yanılsatılması sayesinde her türden bilgi, manipüle edilerek, olana rağmen olmayanı varmış gibi göstermek suretiyle ‘trol’ ordusu sayesinde istenileni (!) bir şekilde bu zamana kadar korumayı başardılar. Ama manipülasyon ancak top çizgiyi geçene kadar işler. Top çizgiyi geçmemeye başladığında gerçeklerin tartışılması kaçınılmaz olur. Sizi Polonya Cumhurbaşkanı da kurtaramaz.

BirGün/ Müslüm Gülhan