Beşiktaş 3-3'ün rövanşında Dolmabahçe'de adını UEFA Avrupa Ligi'ne yazdırmak istiyordu.
Sezona iyi havayla giren siyah-beyazlılar, taraftarını da havaya sokmuştu ki dünkü tribünler bunun göstergesiydi. Zaten sahada mücadeleci bir takım gören Beşiktaş taraftarı, takımının adeta 12'nci bazen 13'üncü adamı olur.
İlk maçta, standardının dışına çıkan ve kadroya dokunan Van Bronckhorst, bu kez ideal kadrosu ve oyunuyla çıktı Lugano karşısına. Kalite olarak iki takım arasında ciddi farklar olsa da, İsviçre ekibi inadı ve disiplini ile bu farkı kapatabildiğini, iki sezondur Türk futbolseverlere gösterdi. O yüzden hem kendi gücünün farkında olarak hem de temkini elden bırakmadan oynamak gerekiyordu. Bir farkın yetiyor olması elbette avantajdı.
Beşiktaş, ilk düdükle birlikte topu ve oyunu alma havasindaydı. Özellikle Svensson-Rashica kanadı etkili kullanılırken, o bölgeden kullanılan bir serbest vuruşun devamında gol geldi. İlk maçta sol bekte tek kaldığı için zorlanan Masuaku da önünde Semih'in oynaması ile birlikte daha rahat hareket ederek, maçın başında öne çıktı. Orta sahanın Al-Musrati ve Gedson ile önde basması, siyah-beyazlıların rakip yarı alanda kalmasını sağladı. Ancak böyle maçlarda bulduğunuz pozisyonları cömertçe harcarsınız, sonraki dakikalarda rakibin oyunda kalmasını sağlarsınız. Gelmeyen ikinci gol, Lugano'nun inancını ve direncini artırdı. İsviçre takımı, zaman zaman tehlikeli çıkışlarla savunmayı zorladı. İkinci yarıda dirençli Lugano, hızlı çıkışla golu bulup ortak oldu.
Ancak son sözü büyük yıldız söyledi. İkinci golü belki Gedson attı ama turu getiren Rafa Silva'nın akılları zorlayacak asisti ve aynı güzellikteki golü oldu. Başlık da, Beşiktaş tribünlerinin yeni pankartından olsun; Rafa nereye biz oraya...