Camiada her geçen gün yaşananlara hayret etmekten,
Takımdaki ciddiyetsizliği eleştirmekten,
Biz ne yapacağız böyle diye düşünmekten,
Alanya maçındaki hakem faciasını konuşamadık bile...
Yediğimiz ilk gol...
Kornerden gelen top sırasında golü atan Emirhan'ı alıp savuruyor...
Bildiğin tutup fırlatıyor...
Kendine avantaj sağlıyor ve golü atıyor...
Yayıncı kuruluş farklı açılardan göstererek aslında VAR'a sinyal yolluyor?!
Takan yok!
Hakemi çağırıp seyretsin diye pozisyon kaç kere gösterildi,
İzleyen yok!?
Şöyle bir rol icabı beklenildi ve gol geçerli sayıldı...
Bu, bugüne kadar Beşiktaş aleyhine yapılan hakem hatalarına ses çıkaramamanın ağır bedeli...
Hakemler öyle rahat ki...
Rahat olmasalar, bu pozisyonun ve bu kararın altında eziklik yaşarlar ve bu sonraki kararlarına yansır...
Neredeeee!!!??? Bilakis...
83. dakikada Rafa'nın ceza sahası içinde kepçelediği topa elini açan, topun eline gelmesini sağlayan,
Dünyanın hangi hakemine seyrettirsen seyrettir, ağzından penaltıdan başka söz çıkmayacak pozisyona oralı bile olmadı...
VAR çağrılmadı.
Futbolcuların ikazını dikkate bile almadı!!!
Ezberletilmiş çaresizliğin son halkasıydı bu hakem denen çocuk...
İşte yeni gelecek yönetimin en büyük sorunlarından biri bu...
MHK'ya ve federasyona adaleti sağlattırmak...
Yoksa mezardan Maradona'yı, öbür dünyadan Pele'yi getir, hava...
En önemlisi şu...
Seremoni de yüzü şeref tribünü ve protokole dönük futbolcuların ve hakemlerin gördükleri "yüz"ler karşısında kendilerine çeki düzen vermeleri...
Ben adaletli maç yönetmeliyim diye kendilerini maça hazırlamaları...
En önemlisi bu...
ARDA TURAN...
Eyüp - F.Bahçe maçı sonrası bir gazeteci, "İsminiz Beşiktaş'la anılıyor," diye soruyor!!!!!
Arda Turan isminin teknik direktör tercihi olarak hiçbir zaman Beşiktaş semalarında görülmediğini ve duyulmadığını rahatlıkla söyleyebilirim,
İşte gazeteci arkadaş "acar muhabirlik" yapmış?! Uyanık ya!
Neyse! Arda'nın "Beşiktaş büyük camia, böyle ayaküstü konuşulacak bir konu değil," demesi büyük bir zeka ürünü...
İlerleyen zamanlarda olası bir teklifte kapıyı aralık bırakmış gibi gözükecek...
Lafın en başında "Ben Eyüpspor'un hocasıyım," derken profesyonelliğini öne çıkarıyor, ki bu zamanda son derece geçerli.
"Ben Galatasaray'lıyım," son cümlesiyle de ait olduğu camiaya olan aidiyetini gösteriyor.
Üstüne gelen büyük dalgayı tek kulaçta alt ediyor...
Parlak zeka, güzel iş...
Hani yarın bir gün Galatasaray teknik direktörlüğüyle ilgili bir flört söz konusu olursa,
Galatasaraylı taraftarların "Beşiktaş büyük camia, git orada çalış" sitemlerine/serzenişlerine/ homurdanmalarına kafadan set çekmiş oldu...
Öte yandan, Beşiktaş'la ismi ciddi ciddi anılırsa da,
Beşiktaşlı taraftarların "Arda zaten hiç bir zaman Beşiktaş'a saygısızlık yapmadı, olabilir tabii" klişesinin zeminini şimdiden hazırladı...
Önceden hazırlanmış planlı bir soruysa harika iş, iyi zeka...
Spontane geliştiyse, çok daha iyi zeka...
Nereden bakarsan bak, iyi iş harbiden....
TOKALAŞMA KRİZİ
Trabzon-Bodrum maçından önce Şenol Güneş'le Volkan Demirel arasında tokalaşma krizi çıktı...
Şenol hoca, ev sahibi olarak "Hoş geldin" deyip elini uzattı,
Volkan Demirel karşılık vermeyip selamını almadı adamın...
Bu, maç sonrası da devam etti ve karşılıklı beyanatlarla sebep-sonuç ilişkisi ve haklı/haksız aranmaya başlandı...
Televizyonda, "Biz bu topa girmeyelim," diyen programlarla doldu...
Neden? Çünkü Volkan Demirel'in baktığı pencereyle Şenol hocanın baktığı pencere çok farklı...
İnsanlar bunu kestiremediğinden doğrunun hangisi olduğunda fikir üretemiyorlar...
Mesele, 6 Şubat 2023 depremiyle ilintili...
Dünyadaki bütün insanların hüzne ve acıya boğulduğu 6 Şubat depremi...
Ülkece Antep'e, Hatay'a, Adıyaman'a, Maraş'a koştuğumuz o kahrolası deprem...
Şenol Güneş'in o dönemde eleştirdiği şey, Galatasaray'ın fırsattan faydalanıp daha az deplasman oynayıp haksız avantaj sağlamasıydı...
Ki biz de bunu defalarca dile getirdik (şu 6 puan mevzusu).
Bunu da bu hale getiren dönemin federasyon başkanı Sayın Büyükekşi'ydi...
Kulüpleri topladığı tarihten açıkladığı kararlara kadar her şeyi birbirine doladı...
Şenol hocanın düştüğü durumun aynısı dönemin Beşiktaş başkanı Ahmet Nur Çebi için de geçerli...
O da Antep ve Hatay maçlarıyla ilgili doğruyu yanlış zamanda söyledi...
Aslında Federasyon, deprem dolayısıyla 15 gün maçları ertelese, toplantıyı da 10 gün sonra yapsa, ne Beşiktaş başkanı kendi tarafıyla ters düşecekti,
Ne de Şenol Güneş-Volkan Demirel restleşmesi olacaktı...
Volkan, kendi içinde bulunduğu hazin durum, yaşadığı acıyla son derece haklı...
Deprem zamanı yaptığı konuşma,
O acıyla yoğrulmuş duygu sağanağı hâlâ gözümün önünde...
Lakin çatacağı ya da gönül koyacağı yer Şenol hoca değil...
O dönemki federasyon...
Onların aldığı yanlış, acemice ve aceleci kararlar...
Neyse... İki taraf da doğruyu görür, doğru da buluşurlar inşallah...
Bu konu vesilesiyle bir kez daha depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet,
Yakınlarına sabır ve metanet diliyorum...
Akşam/ Alen Markaryan