Herkese mutlu,sağlıklı, sevdikleri ile birlikte huzurlu bir 2025 dileyerek başlayalım..
Bilerek, görerek, tribünde olarak yaşadığım ilk şampiyonluk Dorde Milic önderliğindeki 1982 şampiyonluğudur. Öncesi zaten 15 yılmış o tarihte yoktum. Sonra 1986 Stankovic ve 3 yıl üst üste (90-92) Gordon ile lise Üniversite yıllarım gayet iyi geçti Daum, Luce, Denizli ve Şenol Güneş teknik direktör olarak bana şampiyonluk sevinci yaşatan kişilerdi. En sonunda ise sayın Ali Rıza Sergen Yalçın. İşte bu sonuncusu benim için geçmişte yaşadıklarımdan çok ama çok daha zor ve anlamlı olanı idi. O yüzden o senenin takım kadrusu saha içi ve dışı benim içimde ayrı bir yere sahiptir sağolsunlar varolsunlar.
Gelelim günümüze. Camia futbol olarak çok büyük bir dar boğazdan geçiyor. Öncelikle kadro kalitemiz rakiplerin çok gerisinde. (24 kişi olarak bakıyorum) Camiada çok büyük bir yönetim boşluğu var. Maddi sorunlar cabası.Başta sosyal ama tüm medyası liyakatsız kişiler tarafından yürütülmeye çalışılıyor. Taraftar bölünmüş. En büyük grubunun mahkemesi yeni bitmiş kolu kanadı kırılmış durumda. Stadyumun içi rakipler için (1-2 maç hariç) bırakın cehennemi adeta panayır yeri. Kulüp personelinin durumunu bilmiyoruz bile. Ümraniye, stad,Akatlar,Fulya’da neler oluyor moraller nasıl kulupteki işlere bağlılık ne düzeyde haberimiz yok.
Peki bizim gündem ne? Sergen Yalçın… Şu anda onu takımın başında gençler için kariyerinin başından beri şahit olan biri olarak biraz ondan bahsedeyim. Ben Sergen Yalçın’ı ilk defa 1987 yılında Fulya’nın Toprak zemininde gördüm.. İnanın o yaşta insanı büyüleyen bir tekniği ve oyun görüşü vardı. Çift kalelerde bir takım yeşil bir takım kırmızı yelek giyip ayrılırken Sergen yelek giymez ve atak yapan takımda oynardı hep. Böylece onun attığı pasları, şutları, çalımları görmek için daha çok şans olurdu bizler için. O kadar keyifli idi ki seyretmek anlatamam. Sonraları zaten İnönü stadında A takım maçlarından önce oynanan Paf maçlarına 10-15 bin gelerek bu keyife ortak oldu Beşiktaş taraftarı. Gerisi malum bence yerli oyuncu olarak bu toprakların yetiştirdiği yetenek bakımından açık ara bir numarası ortaya çıktı. Tabi filmin devamı böyle havalı olmadı. O yetenekli gencin şana, şöhrete, paraya olan reaksiyonu tüm kariyerinin önüne geçti ve yeteneğine göre çok da geride bitirdi futbol hayatını. Sergen futbol hayatının hiç bir döneminde bir sezonun tamamı boyunca iyi oynamadı. Hep 2-3 maç alır 5-6 maç yatardı. Yeterdi ona çünkü. Onun heyacanlandırmazdı futbol. Eski röpartajlarını arayın bulun futbol maçı seyretmem der bir çoğunda. Evet dobradır sözünü esirgemez, düzdür ama bunları her şey doğru dürüst olsun derdinde olduğu için yapmaz öyle istediği için yapardı. Sporda heyecanı başka yerlerde belki de bağımlı, takıntılı olacak kadar arayan birisi oldu hep. Sonrasında teknik direktörlük hayatı. Hiç değişmedi orada da. Yeni kulube gelir başlarda başarı gösterir sonrasında ya kendisi ya kulubü yolunu ayırır oldu hep..Beşiktaşta’ta da farklı olmadı hatırlayın. İlk 1,5 senenin ilk 6 ayı iyi diğer 1 yılı ise yukarıda bahsettiğim muhteşem şampiyonluk ile bitti. Ya sonrası? O zamanın basiretsiz başkanı ile girilen çekişme ve sezon açılışına 1 hafta kala atılan imza. Sonrası darmadağın bir takım. Bugün geldiğimiz durumun temellerinin atılması.
HABER1903 farkını yaşamak için İNDİR..
Gelelim yazı sonu mesajına. Baştan belirteyim Sergen Yalçın hocamız olur ise akan sular durur benim için tam destek başlar. Hocamız olur ve laf söyletmem. Ama bugün için başka görüşlere saygım tam olsa da, şahsım adına Sergen Yalçın ile teknik direktörlük anlaşması yapılmasına şiddetle karşıyım. Hele hele Serdal başkanın 3,5 senelik sözleşme laflarına çok gülüyorum olmaz kesinlikle olmaz. Sergen Yalçın hem saha içi zekası hem saha dışı alışkanlıkları ile çok benzediği Rıdvan Dilmen ile birebir aynı işi yapmakta ve bence en 15 yıl daha (tabi isterse) yapabilme kapasitesi bulunmakta. ..Kendi ifadesi ile sıcak stüdyoda içinde önüne ne gelirse bazen A bazen Z olarak üfürmekte. Ne yalan söyleyeyim Beşiktaş’a çok sallasa da dinlemesi keyifli. Yani sözün özü bu yukarıda bir avuç sorunu olan kulubü sırf iki hakeme sallayacak, Tff ye gider yapacak, kamoyunu yönetecek diye beklersek hava alırız. 53 yaşına kadar hep burnunun dikine gitmiş, hayatı hep kafasına göre yaşamış, yetenekli ama tutarsız, istikrarsız, displinsiz birini bu kulubün en önemli problemi olan futbol takımını ayağa kaldırıp şahlandıracak diye beklemek ne bilim biraz şans oyunu oynamak gibi bir şey. Valla Sergen Yalçın bile başkan olsa şu durumda kendine oynar mıydı emin değilim.
Bülent Bilirgen
duhuliye.com/ özel haber